Seçimler kapıda

Yayın Tarihi: 29/11/21 05:00
okuma süresi: 6 dak.

İbn Haldun (1332-1406), kendisinin oluşturduğu "umran ilmi" dediği sosyoloji biliminin kurucusudur...

Umran ilminin özelliği, İbn Haldun’un, nedensellik ilkesini tarihe uyarlayarak toplumlara ve tarihe ilişkin yasalar oluşturmaya çalışmış olmasıdır.

Tarihin konusunun dinamik yapılar olan ve özelliklerini yaratıcı kişilerden alan kültürler olduğunu, dolayısı ile tarihin kültürleri anlamaya çalışması gerektiğini söyleyen ünlü İngiliz tarih felsefecisi Toynbee (1889-1975), İbn Haldun için:
“Herhangi bir zamanda, herhangi bir ülkede, herhangi bir zihin tarafından yaratılmış en büyük tarih felsefesinin sahibi” diyor!


İbn Haldun'a göre tarih, değişimin bilimidir ama, tarih yazarlığında, bilginin kaynağı daha önemlidir...
Çünkü kaynaklar genel olarak olayları olduğundan abartılı ve yanlış bir şekilde anlatır.

Dolayısıyla tamamen kaynaklara yani yazarlara güvenmek, tarihsel olayları hakikatten uzaklaştırabilir. 

İbn Haldun'a göre, bir tarih kitabı yazabilmek için ihtiyaç duyulan şey, "Umran İlmi dediği günümüzdeki sosyoloji bilimidir.

Ön söz anlamına gelen "mukaddime" adındaki bu tarihe yeni bakış,
eşyanın doğası olduğu gibi toplumun da bir doğası olduğunu bilimsel olarak ele alışını içerir.

Peki!
Nereden gelir bu sosyo-tarihsel dinamik?
Anlatılar, destanlar, menkıbeler ve mesellerden ...
Örneğin, ulus devletler tarihi, argümanlar yaratılarak kurulmadı mı?
Ergenekon Efsanesi'ni “Cami’üt Tevarih” adlı eserindeki “Tarih-i Oğuzan ve Türkan” bölümünde Reşidüddin Fazlellah-ı Hamedani (1249-1318) anlatmıştır...

Hamedani Ergenokon efsanesini anlatmasa, kimin haberi olacaktı?

Kimsenin...
Ziya Gökalp, Ergenekon temasını işleyen bir “Türkçülük” yani "Türk Duygusu"nu da kaleme almazdı...

Bu bölüme dayandırılarak asıl adı Ahmet zeki olan Zeki Velidi Togan (1890-1970) tarafından “Oğuz Destanı” da yayımlanmazdı...

Yani aslında Ziya Gökalp'in yaptığı şey,

geçmişteki yaşanmış olanla yarını, bugünün bilgisi ile yeniden kurgulamaktı!
Tarih yazmaktı...

"Tarih yazmak" ne demektir?
Tarihe geçecek denli önemli bir iş yapmak demektir...
Aslında geleceği yazmaktır; çünkü tarih, düş gördürür!
Reşidüddin Fazlellah-Hamedani de Ziya Gökalp da öyle yapmadı mı?

 

Bizim hikayemiz ne peki?

Kıbrıslı Türklerin hikayesi yani, nedir?

Geçmişte yaşanmış olanla yarını bugünün bilgisi ile nasıl kuracağız?

Toplumumuzun önüne neyi koyacağız?

İki devletliliği mi?

Kıbrıslı Türk yoktur mu denilecek?

Kıbrıslı Türk yerine KKTC’lilik mi konacak?

Ne? Nasıl?

Kıbrıslı Türkler böylece varlıklarını ileriye taşıyabilecekler mi?

Nasıl olacak bu?

 

Bir dönem, yıllar süren Kıbrıslı liderlerin görüşme birikimleriyle, önümüze “Annan Planı” kondu,

Bu da bir nevi geçmişte yaşanmış olanla o günün bilgisiyle yarını kurması planlanan bir hikayeydi aslında.

Kıbrıslı Türkler bu hikayeyi benimseyerek %65 oranla bu plana “evet” demişti.

Çünkü uluslararası hukuk içerisine girmek istiyordu Kıbrıslı Türkler ve hala daha da bu değil midir sorun?

 

Kıbrıslı Türkler “evet” dedi ancak hikayeyi o günkü koşullarda yeterli bulmayan Kıbrıslı Rumlar plana “hayır” dediler.

Ve hikaye yarım kaldı.

Tarih yazılamadı...



İşte size fırsat: Seçimler kapıda...

Haydi Kıbrıs'ta Kıbrıslı Türklere gerçek anlamda liderlik yapın...
Kendi toplumunuzun geleceğini öngörmeye çalışın...


Kıbrıslı Türkleri uluslararası hukuk içine sokacak olan bir çözümün önünü açıp,

Kıbrıs'taki değişimin dinamiğini kurun ve tarihe geçin...

 

Geçmişteki yaşanmış olanla yarını, bugünün bilgisi ile yeniden kurgulayın...

 

Hem Annan Planı’nın, hem Crans Montana’nın eksiklerini tamamlayın gerekirse.

 

Kıbrıslı Türklerin varlıklarının korunacağı,

gençlerinin ülkelerini terketmek istemeyeceği,

hatta geçmişte adadan gidenlerin dahi geri dönmek isteyeceği bir ülke yaratacak motivasyonla gelecek hikayesini yazın.

 

Öngörülerde bulunarak kurgulayacağınız planı,

yani hikayeyi anlatın hem Kıbrıslı Türklere, hem Kıbrıslı Rumlara hem de dünyaya...

 

Korkmayın...

Yazın ve anlatın... 

Yazın ki gelecek kuşakların sizlerden haberi olsun…
Yoksa!

Süreç yine dönüp dolaşıp, Hegel’in (1770-1831)

"tarihten öğrendiğimiz tek şey, insanların ondan bir şey öğrenmediğidir" ünlü deyişi ile mi sona erecek?

 

Yazık olur böyle olursa!

Geçmişten günümüze kadar verilen tüm varoluş mücadelelerine yazık olur. 

Kıbrıslı Türklere gerçekten yazık olur...

 

Bırakın kimin seçileceğini de,

toplumun yokolmamasına odaklanın...

Bir hikaye yazın ki;

geçmişteki yaşanmış olanla yarını,

bugünün bilgisi ile yeniden kurgulayıp,

Kıbrıslı Türkleri geleceğe taşısın...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları