Başkalarının çıkarları için yaşatılmak

KKTC’nin ve Sarayönünün evrenin merkezi olduğu zannıyla hareket edenler, 
yemediğiniz içmediğiniz yer, 
dağıtmadığınız arsa, 

bahşetmediğiniz makam,
verilmediğiniz söz bırakmadınız...

“KKTC Forever” dediğiniz modelin kaynağı bu!
Siz bu mantıkla, bu kerameti kendinden menkul düzenle,

halkla aranızda bir "bağ" kurup,

çağdaş, bilimsel, adil ve demokratik siyaset yapabilir misiniz?

"KKTC Forever" aslında bir "çözülme".
Çözülen, “kendine yabancı” bir topluluk haline getirilen Kıbrıs Türk Toplumu...  
Evet, olan biten tam da budur.
Çözücü de sizlersiniz...

Hiçbir toplumsal zenginlik yaratamayan,
kendi toplumunun "körü körüne" şekillendirilmesine izin verenler,
kuşkusuz ki sizlerden çok farklı değer yargılarına sahip olan Kıbrıs'lı Türkler,

AB üyesi bir ülke yönetiminde söz sahibi rasyonel yurttaşlar durumuna gelmek istiyorlar…
Buna önayak olmak "satıcılık" mıdır?
Kıbrıslı Türklerin modernleşme mücadelesi "Rumculuk" mudur?
Yoksa insan haklarına, demokrasiye atıfta bulunuluyor diye,
birileri kalkar ve yine sorar mı, “ne kadar Türk ve Müslümanız” diye?

Bakın!

Bu toplum bir yaranma, bir yanaşma kültürünün etkisinde, 50 yıldır pasifçe sürükleniyor...
Bizim sorunlarımızı çözecek "paketler" ise bu toplumun aklından çıkmıyor ...
Sanki 50 yıldır bu toplum,

diline, beynine tutuşturulan kavramlar ve öyküler içerisinde,

hayatı başkalarını desteklemek için yaşadı...
Başka insanların, iktidardan yararlananların, gayrı meşru gücü elinde tutanların hikâyelerindeki bir karakter oldu…
Yöntemleri “fetih ve yağma” olanların imtiyazlarının bedelini ödedi... 

Oysa, özgür ve insanca bir yaşamın tek yolu, kendi bilincimizin üretimidir...
Ve bu üretilen bilinçten kaynaklanan "varoluşu" kontrol etme sürecidir...
Dolayısıyla kendi karakter değerlerimizi kendimiz edinmek zorundayız...
Toplumsal yaşam ise, bizi bu değerlerimize ulaştıracak tek süreçtir...

Kimse bizi başkalarının mağduru olarak yaşamaya mahkûm edemez!