Değişen dünya değil, kendileridir...

Yayın Tarihi: 06/06/22 05:00
okuma süresi: 4 dak.

Bizler devrime inandık, inanıyoruz...

Sosyal devlet ve sosyalizm bilincimiz geliştikçe yurtseverleştik!

Yurtseverleştikçe, sosyalizm ile yurtseverliği birleştirdik:

"Yoldaşlaştık"... 

Siyasi partilerimizle de,

mücadele çizgisini ve yaşam tarzımızı ete kemiğe büründürmeye çalıştık!

Orada-burada, yürüdük...

Belki düşe kalka, ama başı dik, alnı açık!

Hiç bir zaman kendi toplumumuzu "yok sayma" politikalarına sığınmadık!

 

Hiçbir zaman bilimsel olmayan öğelerle,

toplumun düşünce ve duygu dünyasına nüfuz etmeye kalkmadık!

 

Baskılar artığı zaman,

"eleştirel duruşumuzu,

nazar boncuğunun getirdiği uğura dair bir inançla,

neden takas edelim ki?"

diye düşündük...

 

Öyle ki,

nazar boncuğunun her zaman her yerde herkes için gözlemlenebilecek, 

sınıflanabilecek, tekrarlanabilecek, 

doğrulanabilecek, yanlışlanabilecek, 

şüpheye mahal olmayacak şekilde,

her aklı ikna edebilecek bir etkisi yoktur...

 

Tabii ki,

ilerletilemeyen, sonuna kadar götürülemeyen, tartışılamayan kimi sorunlar vardı... 

Ama bu sorunlar, bizi kendi toplumumuzu "yok sayma" politikasına asla taşımadı! 

Kendi insanımızı ülkenin "iç sorunu" olarak hiç görmedik biz!

 

Hiç kuşkusuz ki, bugün bizi “yönetenlerin”,

toplumu yok sayma ve biat etme konularındaki müsebbip,

değişen dünya değil, kendileridir...

 

İdeolojik tercihlerinde, 

Türkiye karşısındaki konumlarında ve duruşlarında,

köklü bir değişiklik var...

 

Dün devrim ve Atatürkçülük çizgisi kendileri için yüceltici bir etkendi; 

ama bugün o değerlerini bir kenara atmak,

köktendinciliğe sarılmak,

kendileri için bir “siyasi çıkış” anlamına geliyor!

 

Teslimiyetin bu düzeyde teorileştirilmesine,

insanın ancak “pes” diyesi geliyor.

 

Ancak her daim belirttiğim gibi,

unutmamak gerekir ki toplumlar özdeş değildir...

Buradan hareketle, toplumsal sorunlar da özdeş değildir.

Toplumlar ve toplumsal sorunlar özdeş olmadığına göre,

toplumsal sorunlara çözümler,

ve geleceği planlama adına hazırlanan "kalkınma planları" da özdeş olamaz, uymaz!

 

Elbette ki,

farklı toplumların deneyimlerinden, bilgilerinden ve fikirlerinden faydalanmak gerekir.

Ancak önemli olan,

kaynak olarak alınan desteklerden de yararlanıp,

kendi toplumunuza uygun olan sentezlemenizi, kendi toplum derinliklerinizden çıkararak, halkın beklentilerine dönük bir şekilde ortaya koymanızdır.

Çünkü sağlıklı bir toplum,

bir öykü içerisinde ve sosyal uzlaşı yoluyle inşa edilebilir…

 

Kısacası;

bizim yolumuz,

yerel güç ve oldu-bitti türü bürokrasiler tarafından yönetip manipüle etmek,

ve sadece kendi grubumuzun ve yandaşlarımızın  varlığını dikkate alan bir siyaset değil! 

 

Bizim yolumuz, akıl ve sevgi...

Akıl, yaşamın kendisi gibi bir devrimci ve var olanın, sürüp gidenin azılı bir düşmanı. 

Sevgi ise, bütün hedeflere açık bir yönelim ve tek hedefle sınırlamayla bağdaşmaz.

 

Şüphesiz ki,

bizler aklederek, severek, "düşmanı" dost ederek var olmayı hedeflemiş insanlarız.

Toplumun varlıklarını ümmete dağıtarak değil!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları