Bu nedir?
‘Bizim için en güzel şiir, en güzel methiye yine kendimiz tarafından yazılabilir.’
‘Bilmem haberiniz var mıydı? Ben 14 Nisan’dan beri bu bölgedeyim. Benden bu milletin beklediğini yapıyor ve bununla da kıvanç duyuyorum.’
Sevgili ailem,
Nihayet size daha uzun bir mektup yazma fırsatını buldum. Geçen seferki sadece sağ olduğumu öğrenmeniz için kısacık bir mektuptu. Bu sefer size daha uzun yazmak istiyorum.
O üç günlük korkunç savaşta ben Antakya’da idim. Tanrı’ya şükür ki beni gazi kıldı. O günlerin dehşetini her halde tahmin edersiniz. 2000 kişilik bir Yunan ordusu ve 5-6 yüz mücahit arasındaki nisbetsiz bir mücadele. Havan, bazuka, top, hücumbot ve uçak bombalamaları altındayız… Dolu misali mermi yağıyor. İrili ufaklı dolular. Günde en azından 300 tane havan mermisi yağıyor. Çarpıştık.. Elimizden geleni yaptık. Nihayet Erenköy’e çekildik. Yarı geceden sonra, karanlıkla.. Allah’a şükür ki, çekilirken hiç zaiat vermedik. Kavuşunca bol bol anlatırım bu günleri. Ama sonunda jetler yetişti.
Bilmem haberiniz var mıydı? Ben 14 Nisan’dan beri bu bölgedeyim. Benden bu milletin beklediğini yapıyor ve bununla da kıvanç duyuyorum.
Canım kadar sevdiğim iki arkadaşım da bundan bir ay önce gözümün önünde şehit oldu.
Haberiniz vardır herhalde. Salahi ve Süleyman; nur içinde yatsınlar. O meşum infilakte orada olup da yaralanmadan tek kurtulan ben oldum. Hüseyin Celal’i görmedinizse gidip görünüz.
Gördünüzse bir daha görünüz. Ona okuyacak kitap götürün. Kitap okumasını çok sever O. Ama edebi olsun götüreceğiniz kitaplar.
Yüksel’i de görün. Mektubunu aldığımı, kendisini çok özlediğimi, oturduğu yerde oturmasını, vazifenin her yerde vazife olduğunu, biraz da mizacını düşünmesini; ona benim tarafımdan belirtiniz.
Sizleri çok özledim. Benden yana hiç merak ve endişeniz olmasın. Önce Allah’a sonra da silahıma bunun yanında da kendime güvenim tamdır.
Sizlerin ellerinden, küçük kardeşlerimin ve Ahmetciğin gözlerinden öperim.
Selam ve sevgiler,
Naci Talat
20 Ağustos 1964”
Anladınız değil mi? Genç Naci Talât’ın ailesine cepheden yazdığı bir mektup…
Bu Naci Talât’ın anlattığı güne 300 havan mermisinin düştüğü (kim atıyorsaydı?) çarpışmada, bir de AKEL üyesi ölmüş: Mihalakis Kusulidis! Naci’lerin de elleri armut toplamıyordu, zahir… Partinin bir önde geleni olan Hambis Mihailidis de 40 gün sonra yaptığı konuşmada, demiş ki “ Kıbrıslı Rumlar ile Yunanlı kardeşlerinin kanları, Mansura’da birbirine karıştı”! Anlatan, AKEL milletvekili Niyazi Kızılyürek! (Bir Hınç ve Şiddet Tarihi s.426)
Şimdi… Yunanlılar da Mihalakis de Hambi de Naci de aynı “ulus”? Hepsi de “Kıbrıs Ulusu”?
Bunu “Cyprus National” bilmem ne ile bildiri yayınlayıp, Helen Milliyetçiliği’nin kadim tezlerini savunan Londra Örgütü’nüze, sorun Tufan Hocam…
Ya onlar fazladırlar orada veya Naci ile ben…
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.