Suriye-Türkiye-AB üçgenindeki Kıbrıs sorunu…

Yayın Tarihi: 24/10/15 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
Geçtiğimiz hafta toplamda 114 Suriyeli mültecinin İngilizlerin Ağrotur Üssüne çıkması yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi.

Nedir o?

'Egemen' İngiliz Üssüne çıkan bu mülteciler kimin sorumluluğundadır?

İngiltere Başbakanı James Cameroon'un sözcüsü dün bir açıklama yaparak dedi ki "üslerin İngiltere'ye geçiş için mülteci noktası olmasına izin vermeyeceğiz."

Başka ne dedi?

"Herhangi bir iltica başvurusu bize değil Kıbrıs Cumhuriyeti'ne yapılmalıdır."

Bizim buralarda böylesi yayvan açıklamalara "oldu be şey" diye cevap verilir.

İngiliz Üsleri hangi anlaşmaya tabiidir?

1960 Kuruluş Antlaşmasına.

İngiltere eski sömürgeci ve garantör olarak bu üslerde çöreklenmiş oturmakta; her fırsatta bu üsleri Orta Doğu'daki jandarma faaliyetleri için kullanmaktadır.

Dahası, bu üsleri her türlü saldırı ve başka askeri amaçlar için kullanırken, bırakın kimsenin tanımadığı bize sormayı, dünyanın tanıdığı Kıbrıs Cumhuriyetine bile sormamaktadır.

Üstüne üstlük, bu üsler adı gibi 'egemendir' ve resmi olarak İngiliz toprağıdır.

Tüm bunlar ortada iken, Cameroon 'un sözcüsünün açıklamalarına 'oldu be şey' denmem bu yüzdendir.

Bundan mütevellit, buraya çıkan mülteciler bal gibi İngilizlerin sorunudur.

Zaten Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı yetkilileri de "bizim için olay oldukça açıktır. İngiliz üsleri İngiliz toprağıdır. Dolayısıyla sorumluluk İngiliz Hükümetine aittir" diye konuşmakta, taşı gediğine koymaktadır.

Ayrıca 2003 yılında İngiltere ile Kıbrıs arasında imzalanan bir memoranduma göre 'İngiliz Üsleri topraklarına doğrudan ulaşan siyasi iltica başvurusunda bulunanların ele alınışıyla ilgili hukuki sorumluluğun İngiltere'ye ait olduğunu ve Güney Kıbrıs'ın istenmesi durumunda yardımda bulunduğunu' açıkça yazmaktadır.

Toplamda 28 çocuk, 19 kadın ve 67 adamdan oluşan mülteci grubunun iltica başvurularına yardım edecek olan Kıbrıs Cumhuriyeti, bu sürecin sonunda, eğer başvurular reddedilirse, mültecileri kabul etmek zorunda da değildir.

Sonuç olarak, İngiliz Üslerini 'yeni bir mülteci noktası' yapmamaya kararlı olan İngiltere şimdilerde bütün gücü ile Suriyeli mültecilerin üsler bölgesine çıkış yapmamasıyla ilgili güvenlik önlemlerini artırmakla meşguldür.

Verilen mesaj açıktır: "bazı şeyleri kabul edin" ya da mülteciler sizin topraklara çıkar…

Almanya Başbakanı Angela Merkel'in sürpriz bir şekilde geçen hafta Türkiye'ye gitmesi ile bu mülteci olayının aynı hafta içinde olmasını böyle yorumlamak gayet olasıdır.

Merkel, basında da yazılıp çizildiği üzere, Türkiye'den mülteci akını konusunda yardım istemiştir.

Buna göre Merkel ve AB şürekâsı Türkiye'yi bu insanlar için 'geçici' bir yuva yapmak istemektedir.

Hatta bir formülle de şu an iltica için bekleyenleri geri gönderme niyetindedir.

Havuç gibi ortaya koyulan 3 milyar Euro'luk yardım da bunun için yapılacaktır.

Ama dahası, Türkiye'nin AB'den istedikleridir.

Yani dondurulmuş olan AB müzakere başlıklarının açılması…

İşte burada işin içine Kıbrıs sorunu da girmektedir.

Neden?

Zira dondurulan 8 başlıktan 6 tanesi Rumların işidir.

Bu durumda Merkel'den bunu isteyen Türkiye, belki de çok uzun zamandan beri ilk kez eline bir koz geçirmiş gibi görünmektedir.

Ancak, geçtiğimiz Çarşamba-Perşembe ve Cuma günü İspanya'nın başkenti Madrid'de yapılan Avrupa Halk Partisi kongresine katılan Rum Lider Anastasiadis'in yine dün yaptığı açıklamalara göre, söz konusu kongrede görüştüğü Merkel ile bu konuda tek kelime dahi etmediği yazılmaktadır.

İnanalım mı?

Bence inanmayalım çünkü tamamen bu konu üzerine yapıldığı gayet aşikâr olan bu görüşme sonunda, Fransa'nın aradan çıkıp da dondurduğu 17.başlık için "açabiliriz" açıklaması yapması zamanlama olarak manidardır.

Uzun lafın kısası, Rumlar, Merkel üzerinden Türkiye ile pazarlık yapmaktadır.

Geçtiğimiz hafta Rumların basına da yansıyan "Maraş'ı verin, başlıkları açalım" açıklaması bunun açık bir ispatıdır.

Üsler bölgesine çıkan mülteciler; Merkel'in ziyareti; dondurulmuş AB başlıkları ve Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande'nin Atina ziyareti, belli ki sürdürülmekte olan bir takım çok üst düzey pazarlıkların işaretidir.

An itibarıyla AB'nin en büyük sorunu mülteciler; onların en büyük geçiş yolu Türkiye; Türkiye'nin AB yolundaki en büyük engeli Kıbrıs ve Kıbrıs sorununun çözümünde en kilit ülke Türkiye olduğuna göre, işin içindeki hesabı varın siz düşünün.

Kıbrıs sorunu; Suriye-Türkiye-AB üçgeninde kilit bir noktada durmaktadır.

Çözülmesinin bölgede yaratacağı olumlu durum tam da bundan ileri gelmektedir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları