Tatar şov yapıyor, BM seyrediyor...

Yayın Tarihi: 07/04/24 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Türk tarafı, New York'la ilgili hemen tüm haberlerde “görev süresinin son 3 ayına giren Maria Holguin” ifadesini kullanıyor.

Halbuki BM Holguin'in görev süresiyle ilgili tek bir resmi açıklama dahi yapmış değil.

Bu konuyla ilgili ilk haberler Rum basınında türetildi.

“Türk tarafı, temsilcinin görev süresi 6 aydan çok olmaz” başlıklı haberler çıktı.

Atandıydı, atanmadıydı, özeldi, kişiseldi derken, Maria Holguin’in görevinin ismi dışında başka hiçbir tanım yapılmadı.

Sonra Ocak ayı sonunda BM, tarihinde ikinci kez adadaki Barış Gücü’nün mandasını 6 ay yerine, 1 yıllığına uzattı. Böyle olunca da hepimiz “demek ki Holguin de 1 yıllığına atandı” şeklinde yorumlar yaptık. Hem samanlık, hem da karanlıkta iğne ararsanız, yapılan her açıklamayı epistemolojik bir bakışla değerlendirirsiniz.

Zira bize umuttan da önce ihtiyacımız olan şey gerekçeydi.

Fakat yine yaşayarak gördük ki ortada bir umut falan yoktur.

İyi de madem ortada hiçbir çözüm umudu veya ortak zemin yok, BM bu temsilciyi neden atadı? Buna ne gerek vardı? Soru esasen budur.  

Çözümsüzlüğü mü ilan etmek istiyorsunuz? Hay hay, buyurun edin, hepimiz kurtulalım! Yoksa başka bir niyetiniz varsa, onu da tez zamanda bilelim.

Bakınız, Maria Holguin’in görev süresinin kaç ay olduğunu bile bilmiyoruz. Mandası nedir, bilmiyoruz. Niyeti nedir, onu da hiç anlamıyoruz.

Burada suç BM'den başka bir yerde değildir.

Öte yandan Maria Holguin, iki kez adaya geldi. Toplamda 4 kez Ersin Tatar’la görüştü. Bunların 2 tanesi baş başa görüşmeydi...

Buna rağmen Ersin Bey her toplantıdan sonra çözümsüzlük mesajları vermeye taaa 1571 yılından başlayarak devam etti ve hemen her açıklamasında federasyon öldü dedi.

Maria Holguin ise her toplantı sonrası “Çok yararlı bir görüşme yaptık” demekle yetindi.

Ama bu da yetmedi.

Sırf Hristodulidis, Guterres’le görüştü diye, Ersin bey kazan kaldırdı, “ben de isterim, mütekabiliyet” diye tutturdu.

O sıralarda Brüksel’de bulunan Genel Sekreter “buyur gel görüşelim” deyip çağırdı. Konu günlerce speküle edildikten sonra Ersin bey, “Genel Sekreter çağırdı ama gidemedim” dedi. Neymiş, Kıbrıs’tan Brüksel’e uçmak meğer çok zormuş, ondan gidememiş!

Böyle olunca da zavallı Genel Sekreter, napsın, “Gel New York’a” deyivermiş. Hooop, Ersin bey uçağa atladığı gibi ver elini Amerika!

Önce bu halkın vergilerinden ödenen paralarla Washington’a gidildi. Orada ‘Washington İtfaiyesi Su Bölümü Amiri Yardımcı Asistanı’ rütbesinde kişilerle çok üst düzey görüşmeler yapıldı. Muhtemelen binlerce dolar paralar ödenerek tink-tank kuruluşlarıyla fotoğraflar çektirildi, güya lobicilik becerildi.

Sonra New York’a geçildi ve son 140 yıldır tek bir yer sarsıntısı geçirmeyen New York, Ersin Bey’in gelmesiyle birlikte 5 şiddetinde bir depremle sallandı! King Kong bile bu kadar sarsıntı yaratmadıydı!  

Neyse bizim Ersin bey, bir havayla gittiği New York’ta Guterres’le 1 saate yakın görüştü. O saate kadar hepimiz değilse bile en azından bende ufaktan da olsa bir beklenti vardı. Hatta “boşuna mı çağırdılar yahu?” gibisinden makaleler de düzdük, çok şükür!

Uzatmayayım, toplantı bitip, Ersin bey kapıdan sırıtarak eşkerdiğinde, ben evde bilgisayarın başında oturuyordum. İzlemeye başladım.

Kırık bir şive ama son derece düzgün İngilizce kelimelerden kurulu açıklamasında Ersin bey, özetle resmen BM ile dalga geçti diyebiliriz.

Hem de bizzat BM binasının içinde!

Adam çıktı, BM’nin gözünün içine baka baka “federasyon öldü, iki devletli çözüm olamazsa bu iş olmaz” dedi!

Bu kimin suçu?

Tabii ki BM’nin!

Adam ne temsilcini takıyor, ne Genel Sekreterini takıyor, ne kriterini takıyor, ne de başka bir şeyden anlıyor.

Ve siz, tam bir summak dayı gibi Ersin beyi çağırıp, işte böyle şov yaptırıyorsunuz!

Çekin kardeşim temsilcinizi, istemiyoruz! Böyle maskaralık mı olur? Sizin bu boş beleş girişimleriniz yüzünden adanın kuzeyindeki umutlar tuzla buz olmuş halde, hala daha her toplantı sonrası “fruitfull meeting” diye bıdı bıdı çekiyorsunuz.

Bırakın bu işleri, bırakın!

Bir Ersin Tatar bile sizinle böyle pervasızca oynuyorsa, dalga geçiyorsa, daha fazla canımızı sıkmayın bence...

Bu pervasızlığa dur diyecek bir yaptırımınız yoksa lütfen bizim umutlarımızla oynamayı bırakın. Zaten pamuk ipliğine bağlı yaşıyoruz, bir de siz delirtmeyin!

“Fruitful meeting” ha…!

Vallahi billahi ‘meyveden’ de soğuttunuz!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları