Avrupa'nın başkentinde Kıbrıslı haller...
Brüksel'de otelin lobisinde oturuyoruz.
İkiye iki kâğıt oynuyoruz.
İki Kıbrıslı Rum, İki Kıbrıslı Türk
Adı Briba
Kadim zamanlardan kalan zor bir kâğıt oyunu
Marios ile ben, Andri ile İsmail
Aslında daha önceden bilardo oynamak istedik ancak otel bizden beyaz topun sigortası için 50 Euro para isteyince vazgeçiyoruz.
Ne de olsa serde Kıbrıslılık var
Var mı öyle kapitalist Belçikalılara para kaptırmak
Dolayısı ile özümüze dönüyoruz
Bu arada yine şeytan Kıbrıslı aklı ile son gece oteldekonaklamak yerine check-out yapıp, sabah 5'e kadar lobide kalmayı daha evvelden iki toplumlu istişare ile çözmüştük
Haliyle paraların cepte kalmasının inceden bir keyfi de var
Neyse, bilardo işinde kapitalistlerin oyununa düşmeyince, kâğıt oynayalım diyoruz.
Önce Gonga oyununda karar kılıyoruz ancak Andri 'gelin size bir oyun öğreteyim' diyor.
O öyle deyince, zamanında kâğıt masalarında çok zaman geçirmiş olan ben 'nede olsa öğrenirim deyip' kabul ediyorum.
Gambilli çocuğu olarak, köy kahvelerindeki kâğıt oyunları konusunda çekirdekten yetişme olan bizim İsmail ise bu konuda kendine daha çok güveniyor;
"Benim oynayamayacağım kâğıt oyunu yoktur "
Hal böyle olunca masaya oturuyoruz.
Rumların milli kâğıt oyunu olan Briba'ya başlıyoruz
Oyun zor ama öğrenilmeyecek gibi değil.
Nitekim ilk turdan sonra işi kapıyoruz ancak her tur sonunda (Briba 5.tur oynanıyor) yapılan hesaplamayı bir türlü kapamıyoruz.
Son derece karışık bir sistem olan hesaplama işini Marios ile Andri'ye bırakıp oyunun heyecanına kapılıyoruz.
Bir yerde Andri şöyle diyor;
"Brüksel'e geleceğimi bana bildirdikleri zaman çok sevindiydim. Ardından 'Türklerle gideceksiniz' dediklerinde ise burkuldum. Bunu şimdi size söylerken utanıyorum ancak durum buydu. Şimdi ise sizi tanıdığım için ne kadar mutlu olduğumu anlatamam "
Andri'nin ailesi Karmi'den
Kapılar açıldıktan sonra ailesi hiçbir şekilde Kuzeye geçmemiş.
Andri ise bir kez, o da haber için geçmiş
Dediğine göre babası Karmi için hala daha çok üzülüyormuş
"Eğer geçerse acıya dayanamayacağını düşünüyor" diyor Andri.
İnsanları anlamak lazım tabii, kolay değil
Marios'da oyun sırasında "arkadaşlar, sizi tanıdığıma çok sevindim" diyor.
"Ağlatacaksınız yahu beni" diye aradan laf atıyorum, tekrardan oyunun heyecanına dalıyoruz.
Arada Andri ile ben sigara belası yüzünden dışarıya çıkıyoruz
Günlük hayatın zorluklarından konuşuyoruz
Bir ara "Senin maaşın kaç para" diye soruyor Andri
Söylediğim rakamı (Euro'ya çevirip) duyunca da "bende aynı maaşı alıyorum" diyor.
Sonra da maaşının nasıl bir çırpıda eriyip gittiğine dert yanıyor
Sabahın 6'sında iş için yola çıktığını, 7'de işte olduğunu, hiç görevi olmayan işleri yapmak zorunda kaldığını ve gecenin bir vakitlerine kadar nasıl çalıştığını anlatıyor
Tıpkı bizim gibi
"Hayatımda hiç Kıbrıslı Türklerle bir arada bulunmadım" diyor sonra Andri
"Ancak sizinle tanıştıktan sonra nasıl da aynı olduğumuzu anladım "
Aynen öyle
Bağıra bağıra konuşmamız
El kol hareketlerimiz
Kullandığımız cümlelerdeki ortak kelimeler
Birbirimizle sürekli didişmemiz
Brüksel'de gittiğimiz her restoran ya da kafede 'kesin bizi kazıklarlar' şüpheciliğimiz ve en ucuza en kaliteli şeyleri yeme içmeye çalışma tutkumuz
Tam Kıbrıslı tipler işte
Sigarayı bitirirken Andri'ye "be Andri, yıllardır üzerimizden bir sürü millet fayda sağladı, biz de birbirimizle kavga ettik, öldürdük. E? Ne geçti elimize? Sen de ekonomik olarak bataktasın ben de. En iyisi gelin birleşelim de onlar bizden fayda sağlayacağına biz onlardan fayda sağlayalım" diyorum
Sigarasından son bir nefes çeken Andri cevap veriyor;
"İyi fikir be Ulaşi, bunu yapalım bence "
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.