Şu cepheleşme mevzusu ve tarihe bir not...

Yayın Tarihi: 14/12/19 07:00
okuma süresi: 7 dak.

Hafta sonu KP'de sevgili dostum Levent Kutay'a konuşan CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, 17 Aralık günü açıklanacak olan 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimi adaylığına istinaden getirilen eleştirilere karşın 'cepheleşme' tehlikesine parmak basmış.
Tufan Hoca, bu durumu “'Çözüm isteyenler var, istemeyenler var gibi' cepheleştirici bir üslup olursa bu Cumhurbaşkanlığı seçimi aslında bize hiç de arzu etmediğimiz tartışmaları getirir" ifadeleri ile anlatıyor. 
Devamında ise şöyle devam etmiş: "Benim arzum vizyonların yarışmasıdır... Halk da ona oyunu verir. Ben cepheleşme yanlısı hiç olmadım... Bu halk içinde asla  çözüm olmasın diyen yüzde 5'lik bir kitle bile yok. Ya da çözüm olmasın dış dünyaya açılmayalım, Pro-aktif olmayalım diyen de yok. Çözüm olmazsa kendi ayaklarımız üzerinde durmayalım diyen de yok. Bu anlamda toplumu bölmeye, cepheleştirmeye gerek yok…"
Kıbrıs sorunu ortaya çıktığının ertesi gününden beri aslında var olan 'çözümcü-statükocu' bölünmesine rağmen, bunu yokmuş gibi gösterip, toplumun tümünü kucaklama amacı güden ve buram buram popülizm kokan bu söylemlere en azından benim karnım toktur.
Ancak ben bu popülizm işlerine girmeden şu cepheleşme işine yoğunlaşmak istiyorum.
Şimdi düşünün, memleketin sağcı, milliyetçi-muhafazakâr ve federal çözüm taraftarı olmayan kesimleri adaylık konusunda sorunlar yaşıyor. 
Bu 'cephede' Ersin Tatar, Kudret Özersay, Sibel Siber, Serdar Denktaş ve Erhan Arıklı'dan oluşan toplam 5 adayın ismi geçiyor.
Öte yandan UBP-HP hükümetinin kuruluşundan itibaren baş gösteren  'kimya' sorunu, son günlerde gerek adaylık konusu, gerekse de imar planı ve vizeler tüzüğü gibi yeni konular üzerinden büyüyerek sürüyor. 
Hatta bu bağlamda hafta başı gazetemizde çıkan bir habere göre, hükümetin bütçe sonrası dağılması bile gündemde. 
Ersin Bey'in HP ile hükümet kurmak için verip tutmadığı çatı adaylığı sözü, Kudret Hoca'nın son günlerdeki sessizliği (hatta bazı iddialara göre küskünlüğü), Denktaş'ın yüzde 65'te takılan adaylık barometresi derken ortada henüz sağ cenahtan bir aday yok.
Bunun da ötesinde, 25 Kasım Berlin Deklarasyonu ile birlikte, hem dünyada hem de adada, federasyondan başka çözüm modeli görüşecek, görüştürecek bir Allah'ın kulu da yok.
Buna rağmen tümü de 'federasyon öldürücü' olan bu yukarıda saydığım ekibin karşısına bölünmüş olarak çıkmaya hazırlanan ve belli ki hiç akıl koymayacak olan sol gruplar var. 
Şimdi bana söyleyin, aynı anda federal mücadeleyi sürdürmek, bir tek aday altında birlik olup, seçime dayanışma ile gitmek dururken, bu bölünmüşlük neye yarayacak?
Aslında cevabı çok basit.
Ben eğer federal çözüm karşıtı olsam aynen şöyle derdim: "Hazır federal çözüm taraftarları kendi aralarında bölünmüşken, gelin biz bir ortak aday üzerinde anlaşıp, onları daha ilk turdan yenelim…"
Federal çözüm taraftarları tek aday üzerinde anlaşınca, sağ da konsolide olup tek aday üzerinde uzlaşacak ve seçimi kazanma şansı büyüyecek deniliyor ya, o zaman, aynı mantık üzerinden konuşacak olursak, aksine, bu bölünme sağ cenah üzerinde 'tek aday'  motivasyonunu da beraberinde getirip, 'seçimi kazanabiliriz' umutlarını tekrardan yeşertebilir diyebiliriz.
Zira gelinen noktada, eğer birlik olunabilseydi, mevcut Cumhurbaşkanının geniş kitlelere yayılan desteği ve ona karşı duyulan güvenle birlikte oluşacak olan güzel sinerji sayesinde, seçimlerde ikinci tura bile gerek kalmayabilirdi.
Cumhurbaşkanı da geçen akşam katıldığı açık oturumda, kendisine bu yönde, "İlk turdan biter mi?" diye sorulan soruya "Eğer birlik olunabilseydi, olabilirdi" diye cevap verdiğini buraya iliştirerek, keşke öyle olsaydı diye iç geçiriyorum. 
Sözlerinin devamında ise "Bunu önermiyorum, herkes kendi adayını çıkarabilir, destekleyebilir" diyen Cumhurbaşkanı, aslında, keşke, "Bunu öneriyorum" diyebilseydi. 
Keşke, CTP aday çıkaracağına, gidip Cumhurbaşkanı ile bir formül üzerinde konuşup, anlaşabilseydi. 
Keşke bu noktada, toplumun çıkarına olduğuna yürekten inandığım, bizi, hepimizi uluslararası platforma taşıyacak olan federal çözüm etrafında ortak bir aday üzerinde hareket edilseydi. 
Çünkü, Kıbrıs sorununun ada etrafında şekillendirilmeye çalışılan doğal gaz denklemi ile birlikte tarihinin en kritik aşamasından geçtiği şu günlerde, Kıbrıs Türk toplumunun çözüm güçlerinin 'birleşmiş' bir görüntü vermek yerine 'bölünmüş' bir görüntü vermesinin yarar getireceğini söylemek toptan mantık dışıdır. 
Bu durumda, bu bölünme ısrarı yüzünden ortaya çıkabilecek olan komplikasyonların hesabının tarih önünde verileceğini söylemekten, bu uyarıyı buraya koymaktan başka çare göremiyorum...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları