Eserinizle gurur duyun...

Yayın Tarihi: 11/02/20 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın geçtiğimiz hafta dünyanın en saygın gazetelerinden birisi olan İngiliz Guardian'a verdiği mülakattaki ifadelerine gösterilen tepki, hafta sonunda yaşanan linç sürecinden sonra, dün Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu'nun diplomatik teamüllerin çok dışındaki sert cevabı ile daha da vahim noktalara geldi.

Sonunda yazacağımı, şimdiden yazmam gerekirse, KKTC'de Nisan ayı içinde yapılacak seçime açık müdahale vardır. Bu dakikadan sonra, ortaya çıkan bu durumun yaratacağı negatif sonuçlardan tüm taraflar zarar görecektir.

Bunun dışında Guardian adına bu röportajı yapan kişi, yani Luke Harding'in kim olduğuna bakmakta fayda vardır.

Harding, yıllarca Guardian'ın Rusya muhabiri olarak görev yapmış birisidir. Kendisi 2011 yılında çıkardığı ve Rusya Devlet Başkanı Putin'i sert eleştirdiği 'Mayfa Devleti' adlı kitabından sonra Rusya'ya giriş yasağı olan birisidir. Hatta sınır dışı edilmiştir.

Haliyle Harding bir Rusya uzmanı olarak, Cumhurbaşkanı Akıncı'ya, son aylarda Türkiye'de Ulusal Sol yayın organlarında pek bir hevesli şekilde dile getirilen ve "Türkiye, Kırım'ın ilhakını tanıyacak, karşılığında da Rusya, Abhazya üzerinden KKTC'yi dolaylı olarak tanıyacak" şeklinde geliştirilen teoriyi biliyordu.

Ve bu teori, Rusya'nın yine dolaylı olarak Türkiye'nin Kıbrıs'ın kuzeyindeki varlığını tanıması anlamına da gelecekti. Bu konu ile ilgili olarak, ben de geçen ay Rus gemilerinin KKTC limanlarını kullanacağını yazmış, makalem, söz konusu tarafların pek bir hoşuna gitmiş olsa gerek, yayın organlarında çokça yer bulmuştu.

Dolayısı ile Harding, Kırım ile ilgili soruyu bence bu yüzden sormuş, Cumhurbaşkanı da bence makul bir şekilde, bunun hem Kıbrıs Türk halkı hem de Türkiye'nin çıkarına zarar getirecek 'korkunç' bir adım olacağını söyleyerek cevap vermiş. Sabah akşam 'KKTC ilelebet yaşayacak' diye nara atanlar, KKTC'nin ortadan kalkması anlamına gelen bu adıma nasıl cevap verilmesini bekliyorlardı?

"İyi olur" mu deseydi?

Etliye sütlüye dokunmadan ortaya oynama siyasetini kendilerine kılavuz alanlara bakacak olursak, Cumhurbaşkanı bu soruya "böyle bir gündemimiz yoktur" diye cevap vermeliymiş.

Belki sizin gündeminiz değil ama yukarıda anlattığım gibi bazılarının gündemi olmuş olabilir.

Öte yandan Cumhurbaşkanı, herhangi bir ilhak olayına karşı olduğunu şimdi değil, görevde bulunduğu beş yıllık süre içinde birçok kez ifade etmiştir.

Bu ilhak tartışmalarına tepki gösteren ilk siyasetçi de değildir. Misal, 3 yıl önce Türkiye Cumhurbaşkanının danışmanlarından birisinin "KKTC, Türkiye'nin denizaşırı vilayetidir" diye televizyonda konuşmasına gerek Kudret Özersay, gerekse de Serdar Denktaş gibi sağ çizgideki siyasetçiler başta olmak üzere sert cevaplar vermişlerdir. Onlar da mı 'düşman?'

Yine tekrardan hatırlatmak gerekirse, Cumhurbaşkanı, Hatay'ın ilk ve tek Cumhurbaşkanı olan Tayfur Sökmen ile ilgili atfını ilk kez yapmış değildir.

Daha önce bu ifadelere hiçbir şekilde tepki göstermeyenlerin şimdi tepki göstermesinin sebebi elbette başkadır.

Yine Harding, bu noktayı haberinde aktarırken, Hatay'ın, Türkiye'ye katılımını 'referandumla olmuştur' diye yazmıştır. Ama gerçek bu değildir, Harding yanlış bilmektedir.

Çünkü 23 Haziran 1939 günü Hatay Meclisi’nde yapılan oturumda, 40 üyeli meclis, 22'ye 18'lik oy ile, Türkiye'ye 'iltihak' olmayı kabul etmiştir. Ortada bir ilhak yoktur. Kırım gibi yasa dışı bir ilhak ise hiç yoktur.

Bu konu Türkiye kamuoyunda sürekli şekilde 'oy birliği ile katıldı' şeklinde verilmektedir ancak gerçek bu değildir. İsteyenler bu konuyu araştırıp bunu görebilirler, durup da tarihi çarpıtacak değilim.

Şimdi size durup da o süreci anlatmayacağım. Ancak, 1938'lerden itibaren Hatay'a nüfus aktarıldığını, sonrasında o nüfusa kurdurulan partinin seçimlerde çoğunluğu elde ettiğini ve sonucunda da Hatay Meclisi'nden bu sonucun çıktığını söyleyebilirim. Buradan istediğiniz çıkarımı yapmakta özgürsünüz. 

Bir de söz konusu Kırım sorusunda verilen cevaba bakıyorum, ardından geçen hafta Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ukrayna ziyaretinde söylediği "Kırım'ın yasa dışı ilhakını asla kabul etmiyoruz" şeklindeki ifadelerine bakıyorum.

Her iki Cumhurbaşkanı da bunun 'iyi bir şey olmadığını' söylerken, bu tepkiler niyedir? Tabii ki bilinçli yapılıyor, başka ne olabilir?

Artık geldiğimiz nokta tam anlamıyla bir 'varlık mücadelesi' noktasıdır.

Bizim bu vahim noktaya gelmemizin suçlularını ise dışarıda değil daha çok içimizde arıyorum.

İşte alın, yıllarca her türlü şekilde varlık mücadelesi veren bir halkı getirdiğiniz durum budur, eseriniz budur…

Şimdi bakıp bakıp gurur duyabilirsiniz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları