Maske takın...

Yayın Tarihi: 02/04/20 07:00
okuma süresi: 8 dak.

İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Çağatay Tarhan, önemli bilim yayın organı Nature'da yayımlanan bir makalede Covid-19'un üst Solunum yollarında SARS virüsünden daha hızlı yayıldığının değerlendirildiğini söyleyerek, bunun hem kolay bulaşma hem de yeni semptom olarak iddia atılan koku ve tat kaybı konusuna da cevap olabileceğini belirtti.

Sosyal medya hesabından bir ileti paylaşan Tarhan, Nature'da yayımlanan çalışmaya atıfta bulunarak "Münih'teki 9 hastanın detaylı viral değerlendirmesi virüsün üst Solunum yollarında ilk SARS virüsünden daha etkin çoğaldığını ortaya koyuyor. Bu hem daha kolay bulaşmasını hem de koku ve tat duyusu kaybını da açıklıyor gibi görünüyor" ifadelerini kullanıyor.

Sürecin en başında beri Covid-19 ile ilgili süren tartışmalarda sürekli şekilde karşımıza çıkan "SARS daha öldürücüdür" şeklindeki tartışmaların, bu virüsle ilgili "bir SARS değil, rahat olun" şeklinde bir rehavet ortaya çıkardığını söylemek sanırım yanlış olmaz.

Dolayısı ile Covid-19'un ben bu satırları yazarken son 24 saatte 4200'den fazla can almasının yanı sıra yine aynı zaman dilimi içerisinde 70 binden fazla yeni vaka yaratması korkutucudur.

Yüzde 6'ya yakın bir ölüm oranlarında seyreden hastalık belki SARS gibi yüzde 7.2 civarlarında (Dünya Sağlık Örgütü'nün resmi rakamı. Bazı kaynaklarda öldürücülüğü yüzde 15'e kadar yazıldı çizildi) öldürücü değil ancak sadece şu son 24 saate SARS'ın toplam bulaştığı insan sayısından (6903) 10 kat fazla insana bulaşması bence mukayese kaldıran bir durum değildir.

O değil de, bu virüsle ilgili her gün yeni bir durumla karşılaşıyoruz.

Mesela WHO'nun net şekilde yalanladığı ancak yine bilgi kirliliği sonucu son günlerin revaçta konusu olan "havada saatlerce asılı kalır, öyle de bulaşır" şeklindeki iddiaların yanında bir de yeni semptomlar konuşulmaktadır.

İşte şu son bir haftadır dünya basınına ve yeni semptom olarak yansıyan tat ve koku kaybı meselesine de değinen Çağatay Tarhan, paylaşımının devamında bu durumu şöyle açıklıyor:

"Bu durum büyük ihtimalle virüsün tutunma proteinlerinde gerçekleşen (S1-S2) ve furin enzimine kesim bölgesi sunan mutasyonla ilgili. Böylece bronşların yukarısında daha az ACE2 bulunsa da virüs buraları etkin biçimde enfekte etme yeteneği kazanmış. İlk SARS virüsünde bu kısım yok ve o alt Solunum yollarında daha etkili. Aynı bölge deneysel olarak bu eski SARS virüsüne aktarıldığında hücrelere füzyon etkinliğinin arttığı gösterilmiş. Bu mutasyon şimdiki virüsün bulaşma etkinliğini açıklamaya büyük katkı sunuyor."

Elbette mikrobiyolog değilim ancak hoca gayet açık şekilde yazdığından anlaşılmayacak bir şey yok: Covid-19, SARS'ın üst modeli bir virüs. Sürecin ilk başından beri konuşulan şey de tam olarak buydu.

Karşımızda olan virüs bugüne kadar gördüklerimiz arasında belki en öldürücüsü değil ama en korkutucusu. Bu da işte hocanın açıkladığı gibi 'enfekte edemediği yerleri enfekte etme yeteneği' kazanması işi.

Üstelik bunu sinsi bir şekilde kuluçka döneminde girdiği vücutta mutasyon geçirebilme özelliği ile hızlı bir şekilde yapabiliyor ve Solunum yollarının derinine inmeden hemen ilk tutunduğu noktada etkisini göstermeye başlıyor.

Bu nokta daha fazla alt Solunum yollarında etkili olan SARS'tan nasıl çok daha kolay enfeksiyon yaratabildiğine çok açık bir örnek olarak durmaktadır.

Bu durumda, üst Solunum yollarında böylesi çabucak enfekte olabilen bir virüsle karşı karşıya olduğumuz çok belli iken, nasıl olur da sürecin başından beri 'maske takmalı mıyız, takmamalı mıyız' gibi afaki, afaki olduğu kadar boş ama en çok da tehlikeli olan tartışmalara nasıl girdik diye sormak lazım ama bence cevabı belli.

Çünkü en az Covid-19 salgınının kendisi kadar tehlikeli olan bilgi kirliliği kim ne derse desin bu bulaşta çok ama çok büyük bir rol oynamıştır.

ABD Başkanı Donald Trump'un başını çektiği ve maalesef bizim topraklarımızdaki çok sayıda siyasetçimizin içinde bulunduğu "canım basit bir griptir" birlikteliği, yine bizzat Trump tarafından basın toplantısında bir özüre dönüşmüştür.

Trump kendisine yöneltilen "grip olduğunu mu düşünüyorsunuz?" sorusuna "hayır, grip değil. Bu çok korkunç bir şey" cevabını vermiştir.

Ancak bu günah çıkarma, on binlerce Amerikalının ölmesini engelleyecek bir şey değildir.

Dolayısı ile bu sürecin dünya ve bizim yerel siyasetimizde ortaya bir sürü siyasi mefta çıkardığı, çıkaracağı kaçınılmaz bir şeydir.

Neyse, bu konuyu elbette ileride yıllarca tartışacağımız için tekrardan salgına dönüp Çağatay Tarhan'ın maske ile ilgili altını çizdiği hususa da bakalım.

Öyle ki, Twitter iletisinde salgının en başından beri tartışılan maske takmanın faydalı olup olmadığı tartışmalarına da değinen Tarhan, maske takmanın önemine dikkat çekerek "Dolayısıyla bu bulaşma dinamikleri açısından temasın kesilmesinin ve izolasyonun ne kadar önemli olduğuna, aynı zamanda damlacık bulaşmasını engellemek için de maske takmanın önemli olabileceğine işaret ediyor" diye yazıyor. 

Yani kısacası şu: karşımızda insan sıvısından (damlacıklardan) bulaşan bir virüs var ve bu ağzımızdan, gözümüzden, burnumuzdan ve daha henüz tam olarak bilemediğimiz yerlerimizden vücudumuza giriyor.

Bunu da engellemenin şu an için en pratik yolu maske takmaktır.

Elbette evde kalmak, çıksak da kalabalıklarda mesafeyi korumak bir yoldur ancak o mesafeyi her zaman tutturmanın imkanı olmadığına göre, en iyisi kendimizi korumaktır.

Bence bu maske takıp takmama tartışmanın bir manası artık yoktur.

Maske takın.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları