Maraş'ı kurtarma operasyonu...

Yayın Tarihi: 05/01/21 13:53
okuma süresi: 7 dak.

BM Genel Sekreteri Guterres'in Kıbrıs Özel Danışmanı Jane Holl Lute, bu pazar adada olacak ve ertesi gün ise liderlerle bir araya gelerek, Şubat ayının ikinci yarısında Cenevre'de toplanması düşünülen 5+1 gayrı resmi konferansla ilgili son dokunuşları yapacak.

Diplomatik kaynaklar, Lute'un liderlerle görüşmeler yapmasının ardından, konferansla ilgili ortaya daha net bir resmin çıkmasının beklendiğini söylüyorlar. Bu bağlamda görüşme sonrası konferansla ilgili bir açıklama gelebileceği konusunda bazı işaretler olduğunu söylemek mümkündür.

Görüşme öncesi tarafların durumuna baktığımızda ise herkesin kendi köşesinde, kendi küçük hesaplarının peşinde olduğunu söylemek gerek. Kıbrıs sorununun uluslararası bir sorun olduğu gerçeği tamamen göz ardı edilerek yapılan bu küçük hesapların, o büyük denklemde, tabiri caizse "yanlış hesap Bağdat'tan döner" şeklinde kadim deyişe denk geleceğini hissetmek zor değil.

Kıbrıs Türk tarafının görüşmecisi sıfatını taşıyan Ersin Tatar'ın son dönemde Kıbrıs sorunuyla ilgili bazı toplantılar yaptığını görmekle birlikte, genel olarak köy köy gezip, kahvelerde maskesiz insanlarla oturduğunu ve taraftarı olduğu Beşiktaş'ın maçlarından dakika-skor verdiğini izliyoruz.

Ekim 2020'de kayyum gibi atandığı görevi sonrası müzakere iplerini tamamen Türkiye'ye veren Tatar'ın 'iki devletli çözüm' istediğini her yerde söylemekten başka bir çözüm önerisi ya da teklifi olduğunu göremedik. Bilakis, teklifi olmadığı gibi, Rum Lider Nikos Anastasiadis'in "Maraş'a karşılık Ercan'a uluslararası uçuş" teklifine de burun kıvırdığını, reddettiğini biliyoruz.

Resmi olarak sunulmayan ancak Rum basınına sızdırılarak gayrı resmi olarak iletilen bahse konu teklifle ilgili geçen hafta yazdığım makalemde, Kıbrıs müzakere tarihinin en eski Güven Yaratıcı Önleminin (GYÖ), Maraş'ta atılan tek taraflı adımlar sayesinde Kıbrıs Türk tarafının kozundan çok Türkiye'nin kozu haline dönüştüğünü ifade etmiştim.

Hakkında uluslararası kararlar bulunan Maraş'ın zaten kendisinin uluslararası bir sorun olduğunu defalarca dile getirmiş birisi olarak, aynı makalemde, hayalet kentin artık Doğu Akdeniz sorununa dahil olarak değerlendirmeye başlandığını söylemiştim.

Yani artık "Maraş'a karşılık Ercan" yerine, "Maraş'a karşılık gaz ya da kıta sahanlığı" demek pek tabii ki mümkündür.

Ortaya koyduğum bu savı destekler nitelikte konuşan bir başka kişi ise son hükümete Dışişleri Bakanı olarak atanan Tahsin Ertuğruloğlu olduğunu görüyoruz.

Kıbrıs sorunu denince akla gelen en şahin isimlerden olan ve Türk Dışişlerinin 'Tahsin Abisi' olan Tahsin Bey'in, Rumların ortaya attığı Maraş teklifiyle ilgili 'dalga geçmesinler' şeklindeki ifadesi, yine Maraş'ın Vakıf malı olduğuna dair ısrarla söyledikleri, konunun Kıbrıslı Rum-Kıbrıslı Türk ekseninden çıkıp, daha çok Kıbrıslı Rum-Türkiye eksenine girdiğine emare olarak sayılabilir.

Maraş'ı açma girişiminin aslında tam anlamıyla "Pandora'nın kutusunu açmakla" eş anlamlı olduğunu daha evvel telaffuz eden birisi olduğumdan dolayı da bu durumun beni şaşırtmadığını söylemek isterim. Öte yandan bugün Maraş girişimiyle ele geçirilmiş gibi görülen psikolojik üstünlüğün, ertesi gün bir karabasana dönüşmesi de olayın doğasında saklıdır.

Tüm bunlar olurken, adanın Güney'inde Başpiskopos Hrisostomos'un ortaya attığı ve Anastasiadis'i suçladığı "aslında iki devletli çözüm istiyor" şeklindeki enteresan kavgaya da göz atmak gerekmektedir.

Rum Liderin, Türkiyeli yetkililerle yaptığı birtakım gizli görüşmelerde söylediği iddia edilen iki devletli çözüm modeli konusunu basına ifşa eden Hrisostomos'tan sonra AKEL'in de devreye girmesiyle iş daha da büyümüş bir haldedir. Hatta buna 2021 bütçesinin Meclise takılmasını da ekleyip, Anastasiadis'in mağlup ama mağrur bir kumandan gibi 'sıkarsa gelin seçime gidelim' şeklindeki tehdidini de denkleme koyarsak, Güney'de kaynayan kazanların sayısının birden çok olduğunu görebiliriz.

Öte yandan Anastasiadis, yaklaşmakta olan yeni konferans için birtakım GYÖ adımları atmaya çalışmaktadır. Ancak Rum liderin basına sızdırdığı, muhtemelen bu hafta içinde bir mektup vasıtasıyla Guterres'e de ileteceği GYÖ'lerle federal çözüm arayışından çok zevahiri kurtarma arayışında olduğunu düşünmek olasıdır.

AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu'nun yaptığı ve kendisini "adayı bölen lider olarak tarihe geçeceksin" şeklinde suçladığı açıklamasına benzer şekilde Anastasiadis'in ilk hedefinin "Maraş'ı sonsuza kadar kaybeden lider olmamak" olduğunu görmek gerekir.

Rum basınında geçen hafta çıkan bir makalenin başlığının "2021: Maraş'ı kaybettiğimiz yıl" şeklinde olması, Rum liderin yukarıda bahsettiğim Maraş teklifi ve AKEL'in sert saldırısı bunlara işaret olarak dikkat çekmektedir.

Bazı diplomatik kaynaklarım, Anastasiadis'in, Maraş'ı kurtarma operasyonu ile birlikte iki basamaklı bir çözüm planı üzerinde çalıştığını, GYÖ'lerin hayata geçişiyle birlikte ikinci safhaya geçmeyi düşündüğünü söylemektedir.

Bana sorarsanız bu çok tehlikeli bir durumdur çünkü federal çözüm yerine, Tahsin Bey'in 'dalga geçmeyin' dediği GYÖ'ler hayata geçerse, statükonun kalıcılaşması tehlikesi de kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Nasıl ki 2003'te kapılar açıldığında rahmetli Dimitris Hristofiyas'ın bilgece ettiği o tarihi "taksimin üzerine beton dökülecek" şeklindeki ifade bugün az çok gerçek olduysa, GYÖ'nün veya 'parça parça' çözüm dediğimiz şeyin de içinde taşıdığı potansiyel tehlike aynıdır.

Lafın kısası, önümüzde yoğun bir süreç bulunmaktadır ve Lute'un gelişinden sonra, adadaki Barış Gücü'nün mandasının uzatılması, Guterres'in sunacağı raporlar ve birtakım değerlendirmelerin yanı sıra, Türkiye-AB ilişkilerini de gözden kaçırmamak lazımdır.

Çünkü Kıbrıs sorunu, ne Anastasiadis'in giriştiği "Maraş'ı kurtarma operasyonu" kadar küçük ölçekli ne de Türkiye'nin 'gunboat' diplomasisinin çıkmaz yolları ile çözülecek bir konu değildir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları