Doğu Akdeniz'in kaybedilmiş öznesi…

Yayın Tarihi: 04/03/21 13:35
okuma süresi: 8 dak.

Bizim hamasetçi cephenin en sevdiği söylemlerin başında "Rum-Yunan ikilisi" gelmektedir.

"Kapımızdaki düşman" felsefesi üzerinden pişirilen ve karşı karşıya olduğumuz tehlikenin bir değil iki kat beter olduğuna işaret eden bu söylem yıllardır hafızamıza işlemiş, çözüm karşıtı cephenin de diline her zaman pelesenk olmuştur.

Ancak reel politik üzerinden konuya baktığımızda, ayrı ayrı AB'ye giren, blok içerisinde ayrı ayrı hareket etme yeteneğine sahip olan, BM, FIFA gibi uluslararası örgütlere ayrı ayrı üye olan bu ikili, her zaman dost bir görüntü çizmemiştir.

Konuya 1968'den başlayıp, zamanın Cumhurbaşkanı Makarios'un 'Enosis artık olmaz, biz onlardan her bakımdan daha ilerideyiz' demesinden girip, 1974 darbesiyle birlikte iyice ayyuka çıkan düşmanlıktan devam edebilirim. Hatta son 20 yılda yapılan hemen her ankette Güney'deki 'Enosis taraftarı' cephenin yüzde 9'u bile bulamadığını da buna ekleyebilirim. Öte yandan 2014'te Yunanistan iflas ettiğinde, bunun etkisiyle güneyde yaşanan bankalar krizi ve halkın 'gönül bağının iyice kopmasını' da buraya dahil edebilirim. İki ülke arasında 2017 Crans Montana öncesi, sırası ve sonrasında en üst düzeyde yaşanan büyük kavgalar ise cidden başka bir makalenin konusu olacak kadar teferruatlıdır.

Fakat bu yazının konusu hafta başı Yunan basınında yer alan Mısır Devlet Başkanı El Sisi, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun, EastMed doğal gaz boru hattının Kıbrıs’ı bypass ederek Mısır’dan geçmesi fikri yönündeki kritik haberlerdir.

Ancak buna girmeden, geçtiğimiz yılın ikinci yarısında Türkiye ile Yunanistan arasında baş gösteren, iki ülkeyi neredeyse sıcak çatışmanın eşiğine getiren ve nihayetinde konunun AB zirvesine gitmesine yol açan gelişmelerden bahsedecek olursak, Rum-Yunan ikilisinin arasının en azından 'leymoni' olduğunu rahatça iddia edebiliriz.

Zira Ege'de savaş çanlarının çaldığı o günlerde, koşarak AB zirvesine giden ve Türkiye'nin Kıbrıs MEB'inde yaptığı çalışmalar yüzünden Yunanistan'la işbirliği yapıp, Türkiye aleyhine yaptırım kararı çıkartacağını zanneden Anastasiadis'in yaşadığı şok kayda değerdir.

Özellikle Almanya Şansölyesi Merkel'in başını çektiği ekip, Türkiye'ye yaptırım yerine, 'diyalog' üzerinden politika güdüp, Yunanistan'ı da Türkiye ile diyaloğa yanaştıran tavrı o günlerin Rum basınında 'soğuk bir duş' olarak nitelenmişti.

Nitekim Türkiye ile Yunanistan yaklaşık 5 yıllık aranın ardından istikşafi görüşmelere başlamış, AB de Türkiye ile ilgili yaptırım kararını Mart sonuna ertelemişti.

İkili arasına giren son kara kedi ise bu hafta başı Yunanistan'ın To Vima gazetesinde çıkan ve yukarıda sözünü ettiğim kritik gelişme olarak dikkat çekiyor.

Özetle, Yunanistan-İsrail ve Mısır'ın, yıllardır gündemde olan, kimileri tarafından bir hayal projesinden başka bir şey olmayan East-Med ile ilgili yeni bir alternatif geliştirdikleri iddia ediliyor.

Daha önce Kıbrıs açıklarından başlayıp, Girit'e, oradan Yunanistan'ın üzerinden geçip, Adriyatik denizine uzanacak ve İtalya'nın Otranto limanında son bulacak 2 bin 200 kilometrelik projenin yeni alternatifine göre projenin merkezi Mısır olacak.

Özellikle son iki yıldır İsrail-Mısır arasında devam eden gaz ticaretinin yanı sıra, İsrail ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasında Leviathan parselindeki aşılamayan sıkıntıların bu alternatife yol açtığı iddia edilirken, esas sorunun Türkiye'nin bölgedeki baskısı olduğunu biliyoruz.

Buna girmeden, yeni alternatiften de bahsedecek olursak, güzergahın Leviathan’dan başlayıp, Kıbrıs’tan geçmek yerine Mısır’a yönelecek şekilde değiştirilmesi, oradan da Mısır-Libya hattında karadan devam etmesi ve Mısır-Yunanistan MEB bölgesinden geçerek Girit’e ulaşması düşünülüyor. Oraya ulaşacak olan gaz hem gemilerle hem de Yunanistan karası üzerinden Dedeağaç'a geçirilip ve oradan da Avrupa'ya taşınacak. Plan bu.

İşte bu haber, hafta başından beri Rum kamuoyunun gündemine bomba gibi düşmüş durumda.

Bugün Filelefteros'ta çıkan bir habere göre, Yunanistan'ın Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis'i konuyla ilgili olarak bilgilendirmediği öne sürülürken, Anastasiadis'in bu gelişmeler karşısında 'şoka uğradığı' iddia ediliyor.

Gazeteye göre, Rum yetkililerin kritik Cenevre zirvesi öncesi Yunanistan'la sorun yaşamamak için durumu 'itinayla' ele aldığı vurgulanırken, konuyla ilgili bir açıklama yapan Rum Başkanlık Sarayı Basın Ofisi Başkanı Victoras Papadapulos yeni proje ile ilgili iddiaları yalanladı.

Papadapulos açıklamasında "Bu iddia doğru değil. EastMed'in güzergahı ve planlaması konusunda herhangi bir değişiklik yok. Bu projenin AB tarafından fonlandığını ve desteklendiğini bu noktada hatırlatmam lazım" diyor.

"Bölgedeki ülkeler, Kıbrıs Cumhuriyeti de dahil bu projeye dahildir" diye konuşan Papadapulos, "bütün ülkeler konuyla ilgili çalışmalarını sürdürüyor ve zamanı geldiğinde, yeni alternatifler de değerlendirilebilir" ifadelerini kullanıyor.

Bunca senedir Rum basını ile ilgili bildiğim bir şey varsa o da eğer Filelefteros bir şey yazarsa illa ki orada 'ateş olmasa da duman vardır' şeklindeki öngörüdür.

Yani Anastasiadis hükümeti, nihayetinde uluslararası bir mesele olan Kıbrıs sorununun çeşitli uluslararası komplikasyonlarıyla karşı karşıyadır.

Bölgedeki tüm ülkeler konu Türkiye gibi 85 milyonluk bir pazar söz konusu olduğunda onun 85 kat küçük ölçeğinde olan Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilgili değerlendirmelerini bu farka göre yapmaktadırlar.

Türkiye ile Ege, kıta sahanlığı, Batı Trakya, azınlıklar ve daha birçok sıkıntısı bulunan Yunanistan ise bu değerlendirmeyi daha derinlemesine yapmaktadır.

Öte yandan Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun dün yaptığı Türkiye ile Mısır'ın kıta sahanlığı anlaşması yapabileceği yönündeki açıklama çok dikkat çekicidir.

Uzun süredir arası bozuk olan iki ülkenin böylesi bir anlaşmaya gitmesi ihtimalinin yanı sıra, İsrail ile ilgili de bir anlaşmanın el altından kotarıldığı yönündeki haberler uzun süredir Orta Doğu gazetelerinin manşetlerine yansımaktadır.

Dolayısıyla Doğu Akdeniz bölgesinde çok önemli iddialar ortaya atıldığı ve enteresan gelişmelerin kapıda olduğunu düşünmek zorundayız.

Bu noktada AB'nin bu ay yayınlayacağı rapor ve sonrasında yapılacak zirve çok kritiktir. Zirvenin ardından Nisan sonu Cenevre'de toplanacak olan gayrıresmi konferansın önemi ise hayatidir.

Makalenin sonunda, bizi bu kadar ilgilendiren gelişmelerle ilgili yazdığım onca cümle içinde Kıbrıs Türk tarafı, liderliği ya da halkı şeklinde herhangi bir ifade kullanmadığımı fark etmişsinizdir diye düşünüyorum.

İşte bu makale aslında bizim bu denklem içindeki 'kayıp' halimizi anlatmaktadır.

Etkisiz, belirsiz ve tam anlamıyla kaybedilmiş bir özne olma halimizi…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları