Bir kritik haber ve deja-vu!

Yayın Tarihi: 05/01/23 07:50
okuma süresi: 7 dak.

Seçim, seçim sonrası saçma ve kısır solcu kavgaları, geçim, asgari ücret derken, 2023 yılına toz duman arasında giriverdik.

Gerçekten de zaman hızla akıp geçiyor ve insan geçen zamana hayret ediyor. Zaman akıyor ancak bazı sorunlar çözülmeden hayatımızda olmaya devam ediyor.

Kimi zaman deja-vu yaşamamıza neden olan sorunlarla ilgili haberleri görünce ise tam da dediğim gibi “Aaa ben bunu bir yerden hatırlıyorum” tadında deja-vular yaşıyoruz.

Mesela geçen gün Rum basınında çıkan “ABD Doğu Akdeniz’de devreye giriyor, arabuluculuğa soyunuyor” şeklindeki haberde olduğu gibi.

Kıbrıs Türk basınında pek de dikkat çekmeyen haberde, ABD’nin Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının belirlenmesi için arabuluculuğa soyunmaya hazırlandığı, özellikle de bölgede birden fazla kuyu sahibi olan Amerikan devi Exxon’un faaliyetlerinin düzenli seyretmesi için bir takım inisiyatifler alacağı iddia ediliyor.

Yunan basınında ‘üst düzey Amerikalı yetkililere’ dayandırılan haberlerde adı geçen bir isim ise hemen dikkat çekiyor: Amos Hochstein!

Daha önce bir çok kritik görevde bulunan ve son olarak ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken tarafından “Dışişleri Bakanlığı Enerji Danışmanlığına” getirilen 49 yaşındaki bu İsrail asıllı Amerikalının önemi nedir?

Bir kere bana deja-vu yaşatmasına neden olan hususa geçmeden önce, Hochstein’ın Ekim 2022’de imza edilen İsrail-Lübnan deniz sınırı anlaşmasının mimarı olduğunun altını çizmek isterim. Doğu Akdeniz için çok önemli bir gelişme sayılan bu anlaşmanın, bölgedeki dengeleri yakından etkilediği de muhakkaktır.

Dolayısıyla Hochstein’in ABD devleti adına –eğer iddialar doğruysa ki bence doğru- Türkiye-Yunanistan ve Kıbrıs arasındaki deniz yetki alanlarının sınırlarının belirlenmesi için arabuluculuk görevine soyunması çok önemli bir gelişme olur.

Bana deja-vu yaşatması noktasına gelince: Aynı Hochstein, hemen hemen aynı misyonla işe koyulduğunda tarihler 2016 Eylül ayını gösteriyordu. Yani Crans Montana sürecinin başlangıcına denk gelen tarih!

O zamanlar Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Enerji Konuları Koordinatörü olarak görev yapan Hochstein, ABD’nin Kıbrıs’ta federal bir çözüm için topuyla tüfeğiyle devreye girdiği o dönemde, ABD Kongresine Doğu Akdeniz’de yeni keşfedilen enerji kaynakları ve bu bağlamda bulunan kaynakların Türkiye üzerinden AB ülkelerine gönderilerek ‘Rus doğal gazına olan bağımlılığın azaltılması’ konulu bir sunum yapıp, tüm denklemin ortasına neyi en büyük şart olarak koydu dersiniz?

Tabii ki Kıbrıs sorununun çözülmesi şartını!

Makarios Druşotis’in son çıkan ‘Crans Montana’ adlı kitabının 176.sayfasından alıntıyla devam edecek olursam Hochstein, Amerikan Kongresinde yaptığı sunumunda, “Normalleşmeden doğacak enerji güvenliğinin getireceği ekonomik faydaları uygulamaya geçirmek için önce Kıbrıs’ta anlaşma olmalıdır. Çünkü Türkiye’ye yönelik boru hattı Kıbrıs MEB’inden geçecek” ifadelerini kullanır. Hochstein’a göre çözüm olmazsa Doğu Akdeniz’deki zenginlik denizin altında kalmaya devam edecektir.

Mutlaka hatırlayanlar olacaktır. 2016 yılının ikinci yarısı bu konuda birçok habere imza atmış birisi olarak sürekli kullandığımız bir benzetme vardı: “Kıbrıs sorununun çözümü için yıldızlar aynı hizada dizildi.”

Gerçekten de ABD ve AB’nin çok ciddi inisiyatif aldığı 2016’ının o fırtınalı günlerinde Türkiye’nin de çok ciddi anlamda çözüm yönünde adımlar attığı tarihsel bir gerçekliktir. Zaten 2016 Eylül ayında New York’ta başlayan o süreç ardından Kasım’da Mont Pelerin’e, Ocak ayının karlı havasında Cenevre’ye ve nihayetinde 2017 Temmuz’undaki Crans Montana hayal kırıklığına kadar vardı. Yıldızlar gerçekten dizilmiş ancak malum kara delikler tarafından yutulmuş, çözüm engellenmişti.

Şimdi geldiğimiz durum bambaşka olaylara yol açsa da, bizi bambaşka yerlere savursa da, bir gerçek granit kadar sağlam ve değişmez bir şekilde duruyor: Eğer Doğu Akdeniz’deki zenginliğin tüm paydaşlara eşit ve hakkaniyetli bir biçimde dağıtılması isteniyorsa bunun en önemli şartı Kıbrıs sorununun çözümdür.

Çözümün alametlerini Kıbrıslı Türklerin hakkı ya da Kıbrıslı Rumların keyfi üzerinden okumayı bırakıp, bu sorununun uluslararası bir sorun olduğu gerçeğini tam da bu yüzden anlamak zorundayız.

Dolayısıyla bir şekilde devam etmekte olan Rusya-Ukrayna savaşının etkileriyle artık iyice soğuk savaş dönemini anımsatan bir dönemden geçerken, Amerikan ve AB çıkarının Doğu Akdeniz üzerinden gelecek olan İsrail, Mısır, Kıbrıs, Lübnan ve diğer rezervlerle birlikte Rus gazının etkinliğini azaltmak olduğunu söylemek şaşırtıcı olmaz. 2016-2017 döneminde pratik olarak bir savaş ve kriz yoktu ama şimdi durumun pratiğiyle birlikte ortaya çıkan enerji krizini yaşıyoruz.

Elbette bir haber üzerinden komplo üretip, sinekten yağ çıkarıp, gönlümde yanan çözüm ateşinin boşu boşuna sizlere sirayet etmesini istemiyorum. Ancak süreçleri yakınen takip eden, olmadık yerlerde emareler arayan ve söylenenden çok söylenmeyenlere odaklanan birisi olarak 2023’ün bir takım gelişmelere namzet olduğunu söylemekten çekinmeyeceğim.

Buna ABD Başkanı Joe Biden’ın 2015’te Başkan Yardımcısı olduğu dönemde hazırlattığı ‘Doğu Akdeniz Planı’ meselesini de eklersek iş daha da heyecanlanabilir.

Yine ABD tarihinde Kıbrıs adasını ziyaret eden en yüksek rütbeli yetkili olma unvanına sahip olan Biden’ın Kıbrıs sorununun çözümü meselesiyle özel olarak ilgilendiği bilgisini de eklemek gerekmektedir.

Ayrıca Türkiye’nin geçen hafta yaptığı “Doğu Akdeniz’de sorunları çözmek için konferans yapma önerimizi yineliyoruz” açıklaması da zamanlaması açısından manidardır.

Son olarak eklemem gerekirse, 2023’te önce Kıbrıs Cumhuriyeti, ardından Türkiye ve hemen akabinde Yunanistan’da seçimler yapılacaktır.

Bana göre bu seçimlerde kimlerin kazanacağının, Doğu Akdeniz’deki denklemin tüm tarafların faydasına olacak şekilde kurulmasıyla ilgili doğrudan bir ilişkisi vardır.

2023 bir çok bakından heyecanlı bir yıl olacak…

Ama bizim heyecana değil de daha çok çözüme ihtiyacımız var…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları