Geçmişi bırakıp, geleceği tartışmak…

Yayın Tarihi: 16/04/23 10:02
okuma süresi: 8 dak.

Çeşitli kesimlerden 18 Kıbrıslı Türk ve 18 Kıbrıslı Rum’un katılımıyla oluşturulan iki toplumlu ‘Cyprus Future’ projesi, hazırladığı 4 farklı gelecek senaryosunu kamuoyuna duyurdu. Geçmişe takılıp kalmaktansa, iyisiyle, kötüsüyle geleceği konuşmayı öngören bu proje “süregelen siyasi çekişmeler, jeopolitik değişiklikler, gerginlikler, göç, iklim değişikliği, enflasyon, enerji fiyatlarında patlayıcı artış gibi faktörler nedeniyle adanın bugün içinde bulunduğu değişen ve belirsiz çevrenin tanınmasının bir sonucu olarak" 2022 yılında başlatıldı.

Kıbrıs'taki tüm dini azınlıkların da dahil olduğu ve cinsiyetlerin dengeli bir şekilde temsil edildiği projenin geçen ay yapılan tanıtım toplantısına katılmıştım. Geçen hafta da projenin mimarlarından Uluslararası İlişkiler Uzmanı İpek Borman’ı programıma konuk ettim.

İpek hanımın çok güzel bir şekilde anlattığı projenin esas odak noktası makalenin de girişinde belirttiğim üzere geçmişe takılıp kalmak yerine, geleceği konuşmak. Aslında proje gelecek için bir de zaman kısıtlaması koymuş: 2035! 

Güney Afrika'da ırk ayrımının sona ermesinden sonra kullanılan 'Dönüşümsel senaryo süreci' yöntemini kullanarak çalışılan proje, daha önce Kolombiya ve Meksika’da uzun yıllar devam eden sıkıntılı süreçlerin sonlandırılmasında da başarılı sonuçlar elde etmiş.

Bahse konu mesele yıllar içinde son derece komplike bir hal alan Kıbrıs sorunu olunca ortaya binlerce senaryo çıkması muhtemel ancak grup bu sayıyı toplam dörtle sınırlandırmış.

İpek Borman’ın ifadeleriyle ‘zaman zaman kendimi yeniden Kıbrıs müzakerelerinin içinde sandım’ diyecek kadar ‘maceralı’ geçen süreçte toplam 3 çalışma toplantısı yapılmış. Bu arada sevgili İpek’in, 4.Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın müzakere ekibinde yer aldığını, bu türden süreçlere aşina olduğunu eklemek isterim.

Grup tarafından ortaya konulan dört olası senaryo ise mevcut durumun aynı kalması ile Kıbrıs'ta barışçıl bir birliktelik ve gelecek arasında olasılıklar sunuyor. Bu senaryolara https://www.cyprusfutures.org/ adresinden 3 dilde ulaşabileceğinizi de söyleyerek, oluşturulan senaryolara kısaca göz atalım.

"Hiç yol yok" (No Way) olarak adlandırılan ilk senaryo şu anda içinde yaşadığımız ‘çaresiz’ durumun, 2035’e kadar daha da ağırlaşarak devam edeceğini öngörüyor. Bu senaryo, Kıbrıs'taki durumun durağan kalacağını, arada ‘dostlar alış-verişte görsün’ tadında yapılacak müzakerelerin başarısız olacağını, bunun da adadaki sorunu daha da derinleştirip, de-facto bölünmenin daha da kurumsallaşacağını içeriyor. Senaryoda, özellikle 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan müdahaleler sonrası iyice Türkiye’ye bağımlı bir şekle dönüşen Kıbrıs Türk siyasetinin çaresizliğine atıfta bulunulurken, bu çözümsüzlüğün beraberinde karşılıklı suçlamaları ve gerginliği de körükleyecek birtakım gelişmeleri doğal olarak gündeme getirecek savunuluyor. Resmi haber ajansı TAK’ın Rum basını özetlerinde kullandığı ‘savunma’ jargonunu kullandığıma bakmayın, bunun olacağı kesin. Gerçekleşmemesini dilediğim bu senaryonun büyük kaybedeni ise arafta kalmaya devam eden Kıbrıslı Türklerden başkası değil.

"Benim yolum" (My Way) senaryosu diye nitelenen ikinci senaryo da adanın bölünmesi senaryolarından biridir. Bu senaryoda Kıbrıs Türk tarafı kendi ‘iki devletli çözüm’ modeli için çalışmalarını hızlandırır, bu konuda aktif bir politika izler. Kıbrıslı Rumlar da bunun tam tersi siyasetini gütmeye devam ederler. Bu durum gerginliğin artmasına neden olur. BM Genel Sekreteri ise iki tarafta da ilerleme ve ortak zemin için isteklilik bulunmadığından adadaki İyi Niyet Misyonu’nu (Good Office Mission) kapatır. Bu senaryo, KKTC’nin 1-2 etkisiz ülke tarafından tanınmasını da içeriyor. Ancak bu kısıtlı tanınma özellikle Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan’ın aktif baskısıyla tekrardan izolasyonlar sürecinin ön plana çıkmasını sağlar. Bu da Kıbrıslı Türklerin ekonomik hareket kabiliyetini kısıtlar, yeni yaptırımlar gelir. İpek’le programda bu senaryoyu ‘Tahsin abi senaryosu’ olarak nitelemiştim ve hiç gerçekleşmemesini tabii ki diliyorum.

Üçüncü senaryo “Onların yolu” (Their way) ise Kıbrıs sorununun çözümü için yoğun bir uluslararası baskının geleceği bir takım hususları öngörüyor. Kıbrıslı liderler iş dünyası ve uluslararası güçlerin yaratacağı baskı sonucu çok fazla iş birliğinin öngörülmediği, bir nevi desentralize federasyon modelinin kabul edip, anlaşmayı imza ediyor. Senaryoya göre adadaki halklar bu sürece pek dahil edilmez ama etkili pazarlama teknikleriyle çözüm anlaşması referandumdan geçer. Zayıf merkezi yönetim ve güçlü parça devletlerin oluşturduğu bu model, halkın sahip çıkmaması, liderlerin kendi devletlerindeki yapılara yoğunlaşması, ekonomik farklılık, etnik sorunlar gibi şeyler yüzünden çok da devamlılığı olmama potansiyelini içinde taşır. Ben şahsen bu senaryoda böylesi ‘karamsarlığa’ kapılmak yerine, bu modeli çok daha güçlü bir federal yapıya yolculuğun ilk adımı olarak görürüm. Yani bana göre süreç evrimseldir ve evet bu iki yönlü olabilir: ileri ya da geri. Senaryo kötü bir öngörüyü işliyor ama projenin amacı da zaten bu: geleceği tartışmak!

Bu bağlamda dördüncü senaryo güçlü ve halk tarafından sahiplenilmiş federal bir Kıbrıs’ı öngörüyor ki bu senaryoya “Bizim yolumuz” (Our Way) adı verilmiş. BM önderliğinde, toplumun tüm paydaşlarının süreçlere katılarak ‘Dayanıklı Barış’ inşasını öngören bu model şahsen benim en büyük hayalimdir. Bu senaryoda çok kademeli ve katılımcı bir süreç söz konusudur. Oluşturulacak federal modelde her -ne kadar da bazı kesimlerin endişesi giderilmese de- kurulması düşünülen ‘yapıcı uyuşmazlık çözümü’ gibi mekanizmalar ve koordinasyonlar, 60-63 arası hayat bulan ortaklık devletindeki hataların tekrarlanmaması açısından hayati önem taşıyor. Bu katılımcı ve sorun çözme odaklı yapı elbette dirençli bir federasyon için elzem niteliktedir. Halkın sahiplendiği bu model, kültürlerin AB kimliğiyle gurur duymasına ve Kıbrıs yurttaşlığının önemli hale gelmesine vesile olur. Mutlu son! 

Toplam 36 kişiden oluşan grubun ortaya koyduğu senaryolar kısaca bunlar. Verdiğim adresten çok kapsamlı bir şekilde bunları okuyup değerlendirebilirsiniz. Zaten projenin amacı da Kıbrıs'taki taraflar arasında diyaloğu teşvik etmek, farklı görüş ve beklentileri dikkate alarak ortak bir gelecek için anlayışı-uzlaşıyı artırmayı hedefliyor.

Elbette, Kıbrıs’ın içinde bulunduğu jeopolitik durumu da özellikle düşündüğünüzde, 2035’te hangi senaryoda yaşayacağımızı kestirmek çok güçtür, bilemeyiz. Kıbrıs sorunu çok taraflı bir uluslararası arası sorundur, bunu da biliyoruz.

Fakat burada önemli olan şey kendi senaryomuzu kendimizin yazması gerektiği gerçeğidir. Ama iyi ama kötü, bu senaryolar yazılmakta, biz de ister istemez bunları yaşamaktayız. Bu projenin amacı bu senaryoları düşünmek ve kendi benzer modellerimizi kamuoyunun bilgisine getirmektir.

Dünya sürekli değişiyor ve kuşku yok ki geçmişe takılıp kalan toplumlardan çok, geleceği konuşup iş birliği yapanlar başarılı oluyor. Sanırım bunun için sadece AB’yi örnek göstermek yeterli olacaktır.

Geçmişi tabii ki saygı çerçevesinde anmalı ama geride bırakmalı ve geleceğe bakmalıyız…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları