Bu statüko devam edemez, etmemelidir…
Strasbourg’ta bugün büyük bir oy çokluğuyla onaylanacak Türkiye İlerleme Raporu, bir çokları tarafından ‘gerileme raporu’ olarak nitelendiriliyor.
Gerçekten de -maalesef-Türkiye’nin gerek AB değerleri, gerek uyumu, gerekse de hak-hukuk karneleri pek iyi durumda değildir. Özellikle de yargı konusunda rapora yansıyan sert ifadeler vardır. Demokrasinin olmazsa olmazı olan güçler ayrılığı ilkesinin bu derece göz ardı edilmesi çok sakıncalıdır, kabul edilemezdir. Elbette raporun oylanmasının ardından Türkiye’nin tepkisi de gelecektir. Büyük ihtimalle son yılların bilindik tepkisi olan ‘rapor bizim için yok hükmündedir’ tarzı bir ifade olabilir.
Bunun ötesinde raporda altı çizilerek konulan husus, bu koşullar altında üyelik sürecinin tamamen sonlandırılmasıdır. Bunun yerine aslında uzun zamandır sözü edilen ‘imtiyazlı ortaklık’ modeli bir formülün gündeme gelmesi Avrupa Parlamentosu koridorlarında iyice seslendirilir duruma gelmiş halde.
Öte yandan 2030’a kadar Batı Balkan ülkelerini, Ukrayna ve hatta Gürcistan’ı üye yapmayı düşünen AB’nin, çok daha stratejik bir noktada bulunan Türkiye’yi karşılıklı isteksizlikten dolayı tam üye yapamaması bir çok yönden sakıncalı durumları ortaya çıkaracak gibi durmaktadır. Özellikle de Kıbrıslı Türkler için.
Yine de enseyi karartmadan elimizde ne varsa ondan faydalanmanın yollarını bulmalıyız diye düşünüyorum.
Zira Türkiye’nin AB üyelik sürecinin bitmesi biz Kıbrıslı Türkler için hayırlı bir durum değildir. Ancak, öte yandan, Türkiye’ye verilmesi düşünülen imtiyazlı ortaklık için atılması şart olan bir takım adımlar vardır.
Bunların başında Türkiye’nin Ankara Protokolünü uygulamaya koyması, yani bilinen tanımıyla limanlarını Kıbrıs Cumhuriyeti’ne açması gelmektedir. Gümrük Birliği modernizasyonu için rapora yansıyan en önemli şartlardan bir tanesi budur. Bize gülecek şans, yüzünü bu noktada göstermektedir. Çünkü bu liman açma işi elbette karşılıklı bir takım adımların atılması anlamına gelmektedir.
Bu da çerçevenin büyümesi, işin içine Ercan ve Maraş’ın girmesi, ardından da doğal gazın ortak çıkartılması gibi bir yere varması anlamına gelmektedir. Limana karşılık, liman, Ercan’a karşılık, Maraş ve tüm tarafların ortaklaştığı doğal gazın Türkiye üzerinde transferi. Kulağa hoş geliyor ama kolay olur mu? Akılcı siyaset, diplomasi gibi enstrümanlar tam da burada gereklidir.
Çünkü bütünlüklü bir federal çözüm umudu şu an için pek yoktur. Ancak yukarda saydığım zincirleme gelişmeler, eğer doğru ve kazan-kazan felsefesiyle kotarılabilirse, interdependency sağlanabilirse, en azından gelecek nesiller için daha ileri bir iş birliğine gitmede önemli bir zemin ortaya çıkabilir.
Cidden, gerek Türkiye-Yunanistan, gerekse de Türkiye-AB ve nihayetinde adadaki toplumların hayatını zorlaştıran bu saçma statüko daha ne kadar sürebilir?
Bu inatlaşma, bu akıl dışı siyaset anlayışı daha kaç hayat karartabilir?
Zaman akıllı davranma, iş birliği yapma, ortaklaşma ve karşılıklı çıkar ilişkisi kurma zamanıdır.
Dünya değişiyor, teknoloji gelişiyor, insan ihtiyaçları çeşitlenip, ileriye doğru seyrediyor.
Biz daha ne kadar yerimizde sayacağız? Saymayı bırakın, daha ne kadar geriye doğru seyredeceğiz?
Zaman bilgi çağıdır. Bilgi iyi bir eğitimle gelir. Eğitimin ileriye gitmesi ise çağdaş bir felsefenin yerleşmesi, gelişmesiyle olur.
Bunları niye söylüyorum? Çünkü Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs toplumunun yeri Avrupa’dır, otokratik sistemlerin egemen olduğu başka oluşumlar değildir. Son zamanlarda bize biçilmeye çalışılan elbiseler Kıbrıslı Türkler için hiçbir şekilde uygun değildir.
Bu toplum çoktan yüzünü batıya dönmüş, neredeyse yüz yıldır bu hamurla yoğrulmuştur. Bunu bilmeden, düşünmeden, sırf kendi siyasi ve zümresel çıkarları için başka modeller peşine düşenler bilsinler ki bu topluma en büyük kötülüğü yapmaktadırlar…Umarım tez zamanda akıl yoluna dönülür, uluslararası hukuk içine girilir. Başka çare göremiyorum…
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.