Laiklik bir yönetim şekli mi, yaşam şekli mi?

Yayın Tarihi: 20/05/22 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Laiklik gibi bir kavram, neden yaşam biçimi olarak anılmak yerine yönetim biçimi olarak anılıyor? Bunun sosyolojik ve kültürel nedenleri nelerdir?

* 

Yıllar öncesine ait bir anekdot ve dinsel öğeli bir konuyu düşündüm. Kısa bir araştırma yaptım. 

Bin dokuz yüz doksan yedi yılında bir forum için ülkemize gelen ve Türkiye’deki dönemin iktidar partisinin Anavatan Partisi (ANAP) iki numaralı adamı olan Bülent Akarcalı ile bir röportaj yapmıştım. Ana konu, bir ekonomi formu olmasından dolayı, “olmayan ekonomimiz üzerineydi”. Ancak sohbet bizi, klasik olarak Kıbrıs Siyasi Sorunu’na kadar getirdi. 

Akarcalı’nın görüşü, Güneyin de en az Kuzey kadar dinden uzak ve laik bir yönetime sahip olması hem çözüme hem de çözüm sonrası yaşama olumlu katkılar koyacağı yönündeydi. 

Aklıma gelen kavram, uzun süre önce hakkında bir kitap okuduğum, kitapla ayı adı taşıyan “Trimurti” kavramıydı.

Trimurti, yeryüzündeki birçok inanç, gelenek ve mitolojide bulunan üçlü ilah grubuna (üçlemeye) Hinduizm ve Hint mitolojisinin çeşitli ekollerinde verilen bir isim. Bu üçlü ilah grubu Hindu tradisyonunda Brahma, Vişnu ve Şiva olarak geçiyor. Aslında Trimurti sözcüğü “üç yüzlü ilah” anlamına gelir. Yani üç ayrı fonksiyonu olan tek bir ilah söz konudur: Brahma olarak yaratır, Vişnu olarak hükmeder, Şiva olarak yok eder. 

Bir başka deyişle üç ayrı ilah yoktur; tek bir birimin üç ayrı fonksiyonunu gösteren üç tezahür söz konusudur. Her ne kadar adı geçen üç ilah eril olsa da, Trimurtinin ve genel olarak tanrısal gücün dişil bir yönü de bulunur. Bu dişil yön üç ilahın ilahi eşleri olarak sunulan üç tanrıça ile vurgulanır ve betimlenir. Bunlar sırasıyla: Sarasvati, Lakşmi ve Durga’dır.

Hint tradisyonunda üçgen tarafından çevrili daire ise kimi sembolizmlerde Trimurtiyi simgeler. Trimurti sık sık üç yüze sahip insan figürleriyle de betimlenmiştir.

Hindular üç ilahi fonksiyonu göstermek üzere kimi zaman elin üç parmağını kullanırlar ki, bu işarete Trikala denir. Bu üç parmak işareti Proto-Türkler’den kalma çok eski bir yazıt olan Tamgalı Say yazıtında da görülür. Kimi yazarlar bu üçlü ilah grubunun sembolik anlamlarından birinin Sirius Sistemi’ndeki üç yıldızla ilgili olduğunu belirtmişlerdir.

Bu üçleme kavramı Hıristiyanlıkta da karşımıza çıkar. 

“Bab, oğul ve kutsal ruh” Trimurti’deki gibi tek gücün 3 yüzü değillerdir ama bir üçlemenin Hindulardaki yayılan şekliyle varlığı da tartışılmaz.

Sembolize edilen töresel veriler, sadece inanç mutluluğu ile kaldığı sürece kaçınılmaz gereklilik bile olabilir. Ancak bu toplumsal yaşamın mihenk noktalarına sıçrarsa sonucunun vahim olacağı da kaçınılmazdır. Dinler ayrımı ise bunu anlatır. Bu ayrım, tüm dinlerin insan için bulunduğunu da reddetmeyen bir yarımdır.

Laiklik bu nedenle sembol olmak yerine yaşam olmakla ayakta kalabilir. Bunu sağlamak ise toplumun görevidir. 

Başladığım konuya bir gönderme ile konuyu tamamlayayım. Akarcalı’nın dediği gibi Kıbrıs Adası’nın tamamında laikliğe duyduğumuz ihtiyaç, olası bir ortaklığın süreğenliği için kaçınılmazdır.

*

Meraklısına: Bülent Akarcalı, Saint Joseph Fransız Lisesi ve Brüksel Üniversitesi Ekonomi Bilimleri Fakültesi mezunudur, aynı fakültede İktisadi Analiz ve İktisadi Politika alanında yüksek lisans yapmış, daha sonra aynı üniversite bünyesinde araştırmacı uzman olarak görev almıştır. Türkiye'ye dönüşünde dış ticaret ve müteahhitlik hizmetleri ve sigortacılık yapmıştır. Sonradan Eti Bisküvi ve İMTAŞ Sigorta genel müdürü olmuştur. Türkiye Demokrasi Vakfı kurucusu ve başkanı, İstanbul Bilgi Üniversitesi kurucusu ve yöneticisidir. Siyasi hayatında 17., 18., 19., 20. ve 21. Dönem'de ANAP İstanbul Milletvekilliği ile Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ve Turizm Bakanlığı yapmıştır.

Ayrıca kapalı mekanlarda sigara içme yasağının mimarıdır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları