Biri adaylara dur desin, kriter şart!
Yayın Tarihi: 11/06/18 07:00
okuma süresi: 6 dak.
Seçim yorgunuyuz.
Çok sık seçim yaşıyor, seçimin çare olmadığını tecrübe ediyoruz.
En başta amaç nedir?
Neden, istikrarlı bir sistem, düzen ve gelişmiş bir demokrasi yaratmadık, yaratamadık?
Son 44 yılda, gelişmemiş bir demokrasi, oturmamış bir devlet yönetimi, ülkesel değil, bireysel çıkarlarla göre şekillenen tercihlerle, günden güne gerileyen bir ülke.
Seçim zamanları hatırlanan, manifestolarda unutulan, vatandaş ve vatandaşa vaat edilen çözümler, bir şekilde hayata geçmiyor, geçemiyor.
Kamudan şikâyet, özel sektörden şikâyet, bilinen, gözle görülen, yaşanılan sorunlar ve bunlara müdahale edilince de hemen çekilen zırh duvarları.
Bu ülke düzelsin mi, düzelmesin mi, istek bu mu, yoksa günü kurtarmak yeterli mi?
Bunun kararı verilecek, ülkeyi yönetenler de buna öncelik verecek, siyasi kavga, hırs ve intikam istenci geleceği kurtarmıyor.
Elbette bir yerden başlanacak, o zaman yük daha ağır ve birçok konu bir arada götürülmek zorunda.
Hem vatandaşın hayat kalitesini artıracak, hem de siyasi konuların üzerine gidilecek.
Hangisi öncelikli, buna da yöneticiler karar verecek.
Seçim yorgunuyuz, çok sık seçim yapıyoruz dedim.
Bu durumun, demokrasimize, seçerken önceliklerimize, kamu yönetimine olumlu yansıdığını söylemek zor.
Bu kadar seçim, demek ki bir şeyleri değiştirmiyor, aksi, gittikçe, her anlamda kalite düşüyor.
İnsanı insandan ayırmıyorum ama, vizyon sahibi, eğitimi, tecrübesi ve dünya görüşü, bu ülkeyi ileriye taşıtacak insanların özellikle kamusal yönetimden uzak durduğu veya fırsat verilmediği görülüyor.
Ülkedeki sistem esas olarak siyasi parti içlerinde gelişiyor ve bu anlayış ülkeyi yönetiyor.
Hep kısır çekişmeler, öncelikli oluyor.
Politikadan, kamusal hizmetlere kadar üretim, yenilik, vizyon isteyen tüm adımlar bu kısırlık içinde yok oluyor, kayboluyor.
Genel yönetimlerden beklenenler elbette daha büyük, daha zor.
Yerel yönetimlerden beklenenler daha bölgesel ve daha küçük ölçekli.
İşte burada vizyon ve dünya görüşü çıkıyor ortaya.
Yaşanılan yeri büyütmek, yerellikten çıkarmak, yeniliklerle, geniş çalışma gurupları ve bölgesel katılımla atılacak, adımlarla gelebilir.
24 Haziran yerel seçimlerine doğru giderken birçok bölgeden birçok insanla irtibat kurma, izleme, takip etme olanağı buluyoruz.
Tekrardan altını çizmekte fayda var;
İnsanı, insandan ayırmıyorum, herkesin dünya görüşüne saygım var.
Fakat yönetici olmak, kamusal kaynakları yönetmek önemli bir sorumluluk.
Bu bilinç herkeste olmalı, bu böyle olmadığı için bu ülke bu noktada, kendi sorunlarını çözmeyi bırakın, belirlemekten aciz.
Seçime iki haftalık bir süre var, ama ülkede seçim havası ve heyecanı yok.
En önemli sorun bu, çünkü bu katılımın düşük olacağının bir göstergesi.
Televizyonlar, adayların katıldığı TV programları olmasa, seçim süreci hiç ortaya çıkmayacak.
Geçtiğimiz günlerde, BRT'de seçim süreci tartışılırken, Mehmetçik Belediyesi Başkan adaylarının katıldığı bir program izledim.
Adaylar bol, her türlü vaat ve icraat var, sorunlar ve mevcut yönetime eleştiriler de dile getiriliyor.
Bağımsız adaylardan birine söz hakkı geldi.
Eleştirileri sıralıyor, kendi yapacaklarını anlatıyor.
"Kaynağı nereden bulacaksınız ?" sorusu gelince şöyle bir cevap veriyor;
"Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti".
İlgili aday devam ediyor ve stüdyo bir anda ayağa kalkıyor, başını öne eğip, saygı duruşuna geçiyor;
"Ne mutlu Türküm diyene", bunları küçümsediğimden veya alaya aldığımdan anlatmıyorum.
En genel bakışla değerlendirdiğimizde, çok zor bir durumun varlığını görüyoruz.
Her türlü vaat, hele büyük bütçeli, sosyal konuttan tutun da, spor komplekslerine, köprülerden, kanalizasyon projelerine kadar finans adresi sürekli ve sadece Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi olarak gösteriliyor.
Bu kolaya kaçmak, hem Belediyelere, hem KKTC devletinin kurumlarına, hem de Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisine ayıp.
Ve seçmeni etkileme yöntemlerinin ne kadar sığlaştığına, beklenti çıtasının ne kadar düştüğüne tanık oluyoruz.
İlk başta, seçimler bizi geriletiyor ve yönetici kadrolarında da kaliteyi düşürüyor dedim.
Kamu veya özel fark etmez, bir memur, bir işçi, bir çalışan, istihdam edilirken, yazılı, sözlü sınavlar, yeterlilik belgeleri, eğitim, yabancı dil şartları aranırken, ülkeyi, kamuyu, Belediyeleri, kurumları yönetecek insanlarda neden bu kriterler aranmaz.
Bunun adı demokrasiyse, bu kadar demokrasi fazla.
Bu hem enerji, hem zaman kaybı, bunlara mutlaka bir kriter getirilmeli.
Kaliteli yapılmayan seçimlerden, kaliteli sonuçlar ve kadrolar çıkmaz.
Bu da ilk önce insan kaynağını, daha sonrada seçmen kaynağının niteliğini düşürür.
Geriye kalansa, bu ülkenin bugün yaşadığı ortam olur.
Çok sık seçim yaşıyor, seçimin çare olmadığını tecrübe ediyoruz.
En başta amaç nedir?
Neden, istikrarlı bir sistem, düzen ve gelişmiş bir demokrasi yaratmadık, yaratamadık?
Son 44 yılda, gelişmemiş bir demokrasi, oturmamış bir devlet yönetimi, ülkesel değil, bireysel çıkarlarla göre şekillenen tercihlerle, günden güne gerileyen bir ülke.
Seçim zamanları hatırlanan, manifestolarda unutulan, vatandaş ve vatandaşa vaat edilen çözümler, bir şekilde hayata geçmiyor, geçemiyor.
Kamudan şikâyet, özel sektörden şikâyet, bilinen, gözle görülen, yaşanılan sorunlar ve bunlara müdahale edilince de hemen çekilen zırh duvarları.
Bu ülke düzelsin mi, düzelmesin mi, istek bu mu, yoksa günü kurtarmak yeterli mi?
Bunun kararı verilecek, ülkeyi yönetenler de buna öncelik verecek, siyasi kavga, hırs ve intikam istenci geleceği kurtarmıyor.
Elbette bir yerden başlanacak, o zaman yük daha ağır ve birçok konu bir arada götürülmek zorunda.
Hem vatandaşın hayat kalitesini artıracak, hem de siyasi konuların üzerine gidilecek.
Hangisi öncelikli, buna da yöneticiler karar verecek.
Seçim yorgunuyuz, çok sık seçim yapıyoruz dedim.
Bu durumun, demokrasimize, seçerken önceliklerimize, kamu yönetimine olumlu yansıdığını söylemek zor.
Bu kadar seçim, demek ki bir şeyleri değiştirmiyor, aksi, gittikçe, her anlamda kalite düşüyor.
İnsanı insandan ayırmıyorum ama, vizyon sahibi, eğitimi, tecrübesi ve dünya görüşü, bu ülkeyi ileriye taşıtacak insanların özellikle kamusal yönetimden uzak durduğu veya fırsat verilmediği görülüyor.
Ülkedeki sistem esas olarak siyasi parti içlerinde gelişiyor ve bu anlayış ülkeyi yönetiyor.
Hep kısır çekişmeler, öncelikli oluyor.
Politikadan, kamusal hizmetlere kadar üretim, yenilik, vizyon isteyen tüm adımlar bu kısırlık içinde yok oluyor, kayboluyor.
Genel yönetimlerden beklenenler elbette daha büyük, daha zor.
Yerel yönetimlerden beklenenler daha bölgesel ve daha küçük ölçekli.
İşte burada vizyon ve dünya görüşü çıkıyor ortaya.
Yaşanılan yeri büyütmek, yerellikten çıkarmak, yeniliklerle, geniş çalışma gurupları ve bölgesel katılımla atılacak, adımlarla gelebilir.
24 Haziran yerel seçimlerine doğru giderken birçok bölgeden birçok insanla irtibat kurma, izleme, takip etme olanağı buluyoruz.
Tekrardan altını çizmekte fayda var;
İnsanı, insandan ayırmıyorum, herkesin dünya görüşüne saygım var.
Fakat yönetici olmak, kamusal kaynakları yönetmek önemli bir sorumluluk.
Bu bilinç herkeste olmalı, bu böyle olmadığı için bu ülke bu noktada, kendi sorunlarını çözmeyi bırakın, belirlemekten aciz.
Seçime iki haftalık bir süre var, ama ülkede seçim havası ve heyecanı yok.
En önemli sorun bu, çünkü bu katılımın düşük olacağının bir göstergesi.
Televizyonlar, adayların katıldığı TV programları olmasa, seçim süreci hiç ortaya çıkmayacak.
Geçtiğimiz günlerde, BRT'de seçim süreci tartışılırken, Mehmetçik Belediyesi Başkan adaylarının katıldığı bir program izledim.
Adaylar bol, her türlü vaat ve icraat var, sorunlar ve mevcut yönetime eleştiriler de dile getiriliyor.
Bağımsız adaylardan birine söz hakkı geldi.
Eleştirileri sıralıyor, kendi yapacaklarını anlatıyor.
"Kaynağı nereden bulacaksınız ?" sorusu gelince şöyle bir cevap veriyor;
"Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti".
İlgili aday devam ediyor ve stüdyo bir anda ayağa kalkıyor, başını öne eğip, saygı duruşuna geçiyor;
"Ne mutlu Türküm diyene", bunları küçümsediğimden veya alaya aldığımdan anlatmıyorum.
En genel bakışla değerlendirdiğimizde, çok zor bir durumun varlığını görüyoruz.
Her türlü vaat, hele büyük bütçeli, sosyal konuttan tutun da, spor komplekslerine, köprülerden, kanalizasyon projelerine kadar finans adresi sürekli ve sadece Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi olarak gösteriliyor.
Bu kolaya kaçmak, hem Belediyelere, hem KKTC devletinin kurumlarına, hem de Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisine ayıp.
Ve seçmeni etkileme yöntemlerinin ne kadar sığlaştığına, beklenti çıtasının ne kadar düştüğüne tanık oluyoruz.
İlk başta, seçimler bizi geriletiyor ve yönetici kadrolarında da kaliteyi düşürüyor dedim.
Kamu veya özel fark etmez, bir memur, bir işçi, bir çalışan, istihdam edilirken, yazılı, sözlü sınavlar, yeterlilik belgeleri, eğitim, yabancı dil şartları aranırken, ülkeyi, kamuyu, Belediyeleri, kurumları yönetecek insanlarda neden bu kriterler aranmaz.
Bunun adı demokrasiyse, bu kadar demokrasi fazla.
Bu hem enerji, hem zaman kaybı, bunlara mutlaka bir kriter getirilmeli.
Kaliteli yapılmayan seçimlerden, kaliteli sonuçlar ve kadrolar çıkmaz.
Bu da ilk önce insan kaynağını, daha sonrada seçmen kaynağının niteliğini düşürür.
Geriye kalansa, bu ülkenin bugün yaşadığı ortam olur.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvarGözden Kaçmadı
#gozdenkacmadiDiğer Erçin ŞAHMARAN yazıları
04/10/24
02/10/24
30/09/24
27/09/24
25/09/24
23/09/24
20/09/24
18/09/24
16/09/24
13/09/24
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.